1'

13.1K 361 20
                                    

Selam. Girişi okumazsanız anlamazsınız.

İyi okumalar.

Alisa

Elimdeki biberonu bebeğime yaklaştırdım. Benim sütüm gelmediğinden bir arkadaşım, oğlumun süt annesi olmuştu.

Şimdi de sütünü içmesi gerekirken sadece ağlıyordu minik bebeğim. Bu halleri beni üzse de elimden birşey gelmiyordu. Her şeyi denemiştim ama asla susmamıştı.

Birden dış kapıdanu gelen sesle oğlumu kucağıma alıp koridora çıktım. Karşımda görmek isteyeceğim kişiye bakıyordum, o ise oğluma.

Ağlayan oğlunu görünce yüzünü bir hüzün kapladı. Yanıma yaklaştı ve önce bana baktı. İzin istiyordu. Oğlumu onun kucağına bıraktım ve şok olduğum bir harekette bulundu. Başını babasının omzuna yasladı ve iç çekip sustu. Ağlaması tamamen durdu.

Bu durum beni daha da üzdü. Oğlumun babasına ihtiyacı vardı ama babası bunun farkına bile varamıyordu.

Aylarca eve gelmemişti ama sırf o kucağında ki çocuk için susuyordum. Yoksa bu semtten bile geçirmezdim onu. Onların peşinden salona girdim. Barın, her zamanki yerine oturmuş oğlunun sırtını okşuyordu.

Ne kadar muhattap olmak istemesemde mecbur konuştum.

"Sütünü içirir misin?" Başını salladı ve elimdeki biberona uzandı. Biberonu ona teslim edip mutfağa geçtim. Biraz da benim karnımın doyması lazımdı.

Zaten hazır olan yemekleri ısıttım, o sırada mutfakta işittiğim sesle kapıya döndüm ve hemen dibimde Barın duruyordu.

"Uyudu." dedi kısık sesle. Ben ise onun aksine normal ses tonunda konuşarak

"Tamam gidebilirsin." dedim

Yüzü düşse de kendini toparladı.

"Bende açım."

"Yani? Ülkenin dört bir yanı yemek yapan yerlerle dolu. Canın ne istiyorsa, atla o altındaki arabana, bas git evimden." Ukalaca sırıttı. Öyle mi der gibi bakıyordu.

"Ne?" dedim e-yi uzatarak."Bu iyiliği başkası yapmazdı bak. Kıymet bil diyeceğim ama böyle bir şansın zamanında varken bilememiştin sen doğru."

"Sen mi yaptın yemekleri." beni takmamıştı. Zaten kime ne konuşuyordumki ben.

Beni umursamadan yemekleri tabaklara kattı. Bende oğlumun yanına gittim.

Aptal adam öylece koltuğa yatırmış, yanına da birkaç yastık koymayı ihmal etmemişti neyseki. Onu kaldırdım ve sallanmalı beşiğine koydum oğlumu. Biraz salladıktan sonra mutfağa döndüm ve karşımdaki adama kötü kötü bakarak yemeğimi yedim. Onun ise umurunda değildi işte. Mahalle yanarken orospu saçını tararmış misali bu olsa gerek.

Bu evden gitmeliydi ama sorun şuyduki ev ona aitti. Çat kapı geliyordu çünkü gönderdiğim boşanma kağıdını hala imzalamamıştı. Ona bunu defalarca söylemiştim ama beni dinlemiyordu. O kağıt eline geldiği gün beni kâle almıştı.

Son 6 aydır eve doğru dürüst geldiği bile yoktu. Bir evlilik yürütmüyorduk, kağıt üzerinde de durmasına gerek yoktu ama bunu bile takmıyordu.

Son altı aydır olduğu gibi. Beni görmezden geldiği gibi. Beni günlerce bu evde hamile halimle tek başına bıraktığı gibi.

Onun varlığıyla kesilen iştahım yüzünden tabağı önümden ittim. Ellerimi masaya koydum ve konuştum.  "Bu ev senin evin. Kovsam bile buna hakkım yok. Bu yüzden bu evden gidiyorum. Yakın bir zamanda babannemlerin evinin tadilati biter ve bizde kışa doğru oraya yerleşmiş olurum. Oğlumla beraber. Eğer o kağıdı imzalamamak için diretirsen, oğlumun yüzünü sana asla göstermem." Kaşları kalktı. Bunu beklemiyordu..

Oğlumun BabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin