35'

1.1K 59 3
                                    

Barın'la hiç konuşmadan sessiz sedasız kahvaltımızı yaptık. Daha sonra Asil'e biraz bir şeyler yedirdim ve duş aldırdım. Barın hala gitmemişti.

Asil'i giydirdikten sonra salona indim. Barın koltukta telefon oynuyordu.

"Asil'e biraz bakar mısın. İşlerimi halledeyim o sırada." Kafasını telefondan kaldırdı ve Asil'i kolları arasına aldı.

Eşek sıpası ne kadar içten içe bunu yediremesemde babasına benziyordu. Zaten kim görse bunu dile getiriyordu.

Merdivenlere ilerlerken gözlerim onlara daldı. Çok güzellerdi beraber...

Buruk bir tebessüm bıraktım ve odama çıktım. Etrafı bir güzel topladım. Asil'den dolayı vakit bulamıyordum.

Aşağıdaki kilitli odaya girdim. Babaannem ve dedemin odası. Sadece yatak, dolap ve masaları vardı. Kıyafetlerini bağışlamıştık.

Dedem burada olsaydı ne var ne yok olayların hepsini çözerdi. Asil'i çok severdi. Sürekli parka giderlerdi. Babaannem yemek yedirir, uyuturdu...

Odayı açtığım gibi geri kilitledim. Gözlerim dolmuştu ama ağlayamazdım. Salona baktım. İkisi de yere oturmuş ne kadar oyuncak varsa onlarla beraber yerdeydi.

"Barın sakın yerdeki oyuncakları ya da elini ağzına götürmesin." Barın uzandığı yerden kafasını kaldırdı ve anladım dercesine salladı.

Asil elindeki kamyonuyla bana doğru emeklemeye başladı. Gülümseyerek aldım oğlumu yerden. Daha sonra doyasıya öptüm.

"Kıskandım." Dirseğini halıya, avcunun içini de yanağına koymuş bizi izliyordu Barın. Göz devirdim ona. O da sırıtarak karşılık verdi.

"Sen gidebilirsin artık. Hazırlanıp geçeriz direkt salona. Düğün evi kalabalıktır şimdi."

"Ya Alisa cidden sus ya. Valla. Kıyafetlerimi alıp gelicem duş da alırım. Sonra çıkarız beraber." Ofladım. O da beni taklit etti. Sonra da güldü.

Ayaklanıp eşyalarını aldı.

"Trafik yoğundur bugün aslında ya. Ömer'le Tuğçe getirsin buraya buradan hazırlanıp beraber geçelim." Aslında haklıydı. Pazar günü Barın'ın gidip gelmesi 5 saati bulurdu ki saat 3e geliyordu.

"İyi bari öyle yap." Ben Asil'le mutfağa geçerken o da Ömer'i arıyordu.

Asil'e su içirdikten sonra seve seve içeriye geçtim.

"-çeyle beraber gelin işte Ömer. Odama çık. Asılı zaten orada. Ayakkabı, çorap, iç çamaşırı, birde şampuanım, tarak saç spreyi vs. filan. Ne varsa doldur. Alisa'nın makyaj rafında iki tane saat kutusu, kolye ve bileklik var. Onları da unutma." Allah Ömer'e sabır versindi.

"Barın!" Kafasını kaldırıp bana döndü. Hala yerden iki seksen yatıyordu.

"Tuğçe'ye versin bi telefonu."

"Tuğçe'ye ver." deyip hapörlere aldı. Bende yanına gidip önündeki koltuğa oturdum.

"Efendim abi."

"Yengen bir şey diyecekmiş."

"Yengem mi? Ayy barıştınız mı?" Tuğçe'nin neşeli sesine sırıtıp göz devirdim.

"Tuğçe duyuyor musun beni."

"Duyuyorum yengelerin bir tanesi." Zaten tek yengesiydim...

"Benim aynalı uzun bir takı dolabım varya."

"Evet biliyorum."

"Oradaki takılar zaten kutularında ne kadar varsa kap getir."

"Tamam yenge başka?"

Oğlumun BabasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin