1.RIZAM YOK!

15.7K 677 455
                                    


Keyifli okumalar!

1. Rızam Yok!

 Rızam Yok!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

...

Hızla odamızın kapısını açarak içeri girip kapıyı şiddetli bir şekilde çarptım. Ayakta duracak gücü kendimde bulamıyordum artık. Gözlerimden yaşlar hızla süzülüyordu ve bunu durduramıyordum. Sırtımı kapıya yaslayarak yere doğru kaydırdım bedenimi, artık ayakta duracak gücü dahi kendimde bulamıyordum.

Bir insan bir haberle yıkılırmıydı? Tüm gücü elinden alınmış gibi hissedermiydi? Sırtından bıçaklanmış gibi peki? Beni yıkacak, ve benim için tüm kötü duyguların tek bir sözcükte toplandığını hissediyordum. Neydi bu sırtımdaki hançer, ve kalbimdeki parçalanma hissi? İhanet mi? Bana yaptıkları ihanet sayılırmıydı? Çocuğum olmadığı için üzerime kuma getiriliyordu! Bana göre, bu yapılan en büyük ihanet ve kötülüktü.

Serhat yapmaz diyordum. Bana bu kötülüğü asla yapmaz diyordu kalbim. Beynim ise ondan çok daha farklı olarak haykırıyordu bana, 'Kulaklarınla duydun Hawar! Serhat ihanet etti sana!' Diyordu. Neye inanacağım neye güveneceğimi bilmiyordum.

Öyleki kendi kulaklarımda duymuştum onları. Olayın şokundan çıkamamış gibi, ellerim şaşkınlıkla açılan ağzımı örtmüş, gözlerimden ise yaşlar boşalıyordu sadece. Ne olmuştu az önce? Kendi kulaklarımla, bana kuma getireceklerini duymuştum! Bu nasıl bir vicdansızlıktı? Daha çocuğum olmamasını bile kaldıramazken bir de bu haber... İki buçuk yıllık evliliğimde çocuğum olmadığı için kuma gelecekti üstüme, kalbim dayanmıyordu artık yaşadıklarıma, çocuğum olmayacağının verdiği ağırlığın üstüne bir de bu eklenmişti şimdi de.

Ayak sesleri duydum. Buraya geliyorlardı, ve ya geliyordu bilmiyordum. Zihnim o kadar allak bullaktı ki artık anlayamıyordum. Sesler durdu. Sırtımı yasladığım kapı iki kez tıklatıldı, ardından kapı kulpu indirildi. Kapı zorlandı ama ben o kapının arkasından kalkamadım.

Beynim az önce duyduğum konuşmalarda takılı kalmıştı şimdi de;

"İki yıldır çocuğunuz olmuyor, gittiğiniz doktorlar da zaten olmaz diyor. Oğlum... sen aşiret ağasısın. Soyumuzu sen yürüteceksin, bilirsin ki bunun için bir oğlan evlat olmalı... derim ki, önceden de söylemiştim, kuma artık şart. Bir gelin daha getirmeliyiz sana, aslan gibi, soyumuzun devamını getirebilecek bir oğlan verir aşirete. Bunun içinde Hawar'ın rızasını alman gerekir. Önce kabul etmez ama... Sonra o da anlar bunun gerektiğini. Hawar'ı kendi kızım gibi severim, bilirsin. Aşirette böyle olmasını istemezdi ama mecburdur. Töre bunu ister!.. Ve derim ki, onun haberi de olsun. Ama şunu da söyle ki, ne derse desin aşiret bir kere bu karara varmıştır. Bunun geri dönüşü olmaz!.." Diyordu Baver Ağa! "Hawar kabul etmez ki baba, nasıl isteyeyim rızasını? Ne diyeyim ki ona?" Dedi Serhat. "Senin rızan varmıdır oğul?" Bu soruyla teklemişti kalbim. İçimden yalvardım ona hayır desin diye, kumayı istemiyordum diye, karıma ihanet etmem diye... Ama bunların hiçbirini demedi Serhat. Eliyle anlını ovuşturdu sıkıntıdaymış gibi, sonra salladı başını ağır ağır olumlu yönde. İşte o an yıkıldım ben. Bu bir cevaptı, evet demişti Serhat! Kumaya rızam var demişti!

HAWAR Where stories live. Discover now