"Unut onu canım unut." Diyerek omuz silktim. Bu sözüme ilk karşı çıkan Deniz olmuştu. Bu çocuğun ağzını dikecektim ve güzel de bir düğüm atacaktım dikişin sonuna.

"Hayır ya Bulem kankam gayet de güzel düşünmüş."

***
Şuan ne mi yapıyorduk?

Terk edilmiş evin girişindeydik. Ev iki katlı ve tahtadandı. Bana kalırsa hiç sağlam durmuyordu ama Bulem'in dediğine göre bizim gibi arkadaş grupları buraya giriyorlarmış.
Baran'ın elini sıkı sıkı tutuyordum. O ise merakla diğerleri gibi girişe bakıyordu.

Bari sen yapma bebeğim...

"Hah tamam." Abim kapıyı açarken içimden bütün bildiğim duaları okumaya başlamıştım. Alt tarafı terk edilmiş bir evdi yani başka ne olabilirdi. Çıkan dedikodular da öylesinedir falan. Kendi içimi rahatlatmaya çalışıyordum ama başka bir yandan da sürekli korkunç senaryolan üreten bir beynim vardı.

Herkes evin içine girerken Baran'da adım atmaya çalıştı. Çalıştı sadece çünkü gitmemek için elini sıkı sıkı tutuyor kımıldamıyordum. Baran'ın gülme sesi geldi kulağıma. "Alt tarafı terk edilmiş ev Sarışın'ım bir şey olmayacak." Bakışları güven sağlıyordu ama hala tereddüt ediyordum.

Diğerlerinin de bize seslenmesi ile kafamı salladım ve içeriye girdik. Hepimiz telefonlarımızın ışığını açtığımızdan etrafta loş ışık vardı. Ev dışarıdan çok da büyük gözükmüyordu ama içine girince ne kadar büyük olduğunu belli ediyordu.

"Vay anasını şuna bakın." Ferhat abinin elinde tuttuğu resme baktım. İyice görebilmek için yakınlaştım. Dört kişi vardı resimde ikisi kadın ikisi de erkekti. Eski zamana ait bir fotoğraf olduğu üzerlerinde ki kıyafetlerden anlaşılıyordu. Fotoğrafı elime alıp arkasına baktım. Tam da tahmin ettiğim gibi 1988 yılına aitti.

Köşe de yazan yazı dikkatimi çekti.
"Hiç ayrılmamak üzere." Yazıyı diğerlerine de gösterdim hepimizin ilgincine gitmişti. Resimde ki kişiler ya sevgililerdi ya da kardeş falan.

Evin için de fazla eşya olması da ayrı bir dikkat çekiciydi. Yani bu evi bırakan insan ya çok zengindi eşyalar öyle umrunda olmamıştır ya da kaçmıştır.
"Başka ne biliyorsun ev hakkında?" Baran'ın sorusu ile Bulem'e baktık. Omuz silkti.

"Çok bir şey bilmiyorum ki, sadece apar topar gitmişler bu evden." Deniz elinde tuttuğu masa saatini dolabın üzerine bıraktı. "Orası belli zaten kim bu kadar eşyayı bırakır ki."

Alt katta oturma odası, mutfak ve tuvalet banyo vardı. Her girdiğimiz yerde içki şişeleri, uyuşturucu artıkları görmüştük. Ev evsizler için bir uğrak noktası olduğu belliydi. Tahta merdivenlere her çıktığımız da ses çıkartıyordu. Bu da dinen korkumu tekrar yükseltiyordu.

Şu evden bir şey olmadan çıkarsak iyiydi. "OHA SİKTİR!" Gaye'nin bağırması ile hepimiz olduğu odaya koştuk. Gördüğümüz manzara ile çığlık attım. Kefen ve tabutun evde ne işi vardı.

"Çıkıyoruz evden çıkıyoruz!" Diyerek bağırdım. Baran önüme geçip ellerini yanaklarıma koyup ona bakmamı sağladı. Gözlerim dolmuştu en sevmediğim ve korktuğum şeyler ölüm işlerinde kullanılan malzemelerdi.
Dayım vefat ettiğinde bile korkudan cenazeye gelememiştim.

"Şş sakin ol güzelim tamam çıkıyoruz." Alnımı öptü ve kafamı göğsüne bastırdı. O sırada Deniz gelip beni çekti ve iyi olup olmadığıma dair sorular sormaya başladı. Burdan çıkarsak iyi olacaktım kesinlikle.

"Deniz hadi çıkalım." Dedim son kez. Bulem'in bile yüzü kireç kesmişti. Genellikle korkmayan bir insandı ve o bile korktuysa benim bayılmam gerekiyordu. Hepimiz apar topar aşağı kata indik. İkinci sefer şoka uğradığımız şeyse kapının kapalı olmasıydı.

SARIŞIN / YARI TEXTİNG / TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now