Yani tabi kimse kimsey beğenmek zorunda değildi ama ne bileyim.
"Yare sen gelsene benle." Baran'ın çağırması ile neredeyse koşar adımlarla peşinden ilerledim. Uyandığım odanın yanında ki odaya girmiştik. Kapıyı kapattı ve sarıldı. Bende ihtiyaçla kollarımı ona sardım, babanenin dediklerine bozulmuştum yalan yok.

Fazla alınganım.

"Babanem seni sevmiş." Kaşlarımı çattım ve çenemi göğsüne koyup ona baktım.
"Aynen o kadar sevdi ki gömüp durdu." Sesim sonlara doğru kısalmıştı. Elini yanağıma koydu ve baş parmağı ile okşadı. "Eğer seni sevmeseydi emin ol daha farklı konuşurdu, eh tabi babanem biraz patavatsız ama yapacak bir şey yok." Diyerek güldü. Gülümseyerek ondan ayrıldım ve bulduğum boy aynasında kendimi inceledim. Arkamı dönüp totoma bakmaya çalıştım.

"Hem ayriyeten benim eksik bir yerim yok." Üzerinde ki sweeti çıkartıp yatağa koydu ve gülerek ellerini kalçama koyup kendisine yasladı bedenimi. Sweeti çıkartınca üzeri çıplak kalmıştı ve benim gözlerim aşağı doğru kaymamak için didiniyordu.
"Kesinlikle." Ellerini sıktı ve kafasını boynuma gömdü. Başımı yana atarak daha da yer açtım.

Her an babane çat diye kapıyı açıp "Bu totosuz kızı elleme oğlum" diyecek gibi geliyordu. İyice mallaşmıştım ben.

Boynuma ısırık bırakınca inleyerek gözlerimi kapattım. "Şş.." diyerek dudaklarıma kapandı. Diğer elini önüme getirirken heyecanla yutkundum. Baran'ın öpüşü iyice kendimden geçirirken tehlikeli yerlerde gezinen parmakları terletiyordu.

Eşofmanımın ipini çözdü ve belinin bollaşmasını sağladı. Elini eşofmanın içine sokarken inlememek için üst dudağını ısırdım. Parmakları iç çamaşırımın üzerinde dolanırken dizlerim titremeye başlamıştı. Düşmemek için omuzlarını sıkı sıkı kavradım.

Parmakları işkence çektirircesind dolanıp duruyordu ve ben daha ilerisini istiyordum.

İyice kendimden geçerken elini bir anda çekti ve sırıttı. "Babanem gelebilir." Gözlerinde ki alay hiç de babanesi için telaş yaptığını söylemiyordu. Dün akşam ki arabanın intikamını almıştı. Yutkundum ve ciddi olup olmadığına baktım fakat gerçekten de durmuştu.

"Sen...pisliksin gerçekten pislik." Diyerek kendimi toparlamaya çalıştım. Dokunuşları her seferinde fena halde dağıtmayı başarıyordu.

Mavi renkte bir tişört giydi ve gülümseyerek odadan çıktı. Sinirle ayağımı yere vurdum ve saçlarımı topladım.

***
Kahvaltıdan sonra babaanne ile beraber köy turu yapmıştık. Köyde her karşılaştığımız kişiler bizi sevecenlikle karşılamıştı ve her gittiğimiz evde bir şeyler yemiştik. Baran ne kadar sıkılsa da ben eğleniyordum sadece tek sıkıntı teyzelerin tırnaklarım hakkında ki ilginç yorumlarıydı.

Üzerimde ki crop yerine tişört giymiştim, zaten babane de dışarı çıkarmıyordu. Aynen şöyle demişti "Kumaşı eksik kıyafetle çıkma çocuğum yoksa dedikodu yapılır." Buna anlam veremesem de dediğini yaptım.

Şimdi ise evin önünde oturuyorduk bazı yapılacak işler varmış ve onları bizim yapmamız lazımmış. Ne olduğunu sorsam da söylemedi ve çok seveceğimi belirtmekte yetindirmişti.
Baran bize çay koyarken bende babanenin nasıl örgü yaptığını izliyordum.

Ne zaman görürsem göreyim örgü işine hayran kalırdım çünkü o düz ipleri şekillendirerek o hale getirmek enteresan gelirdi.
Ya da ben masum şehirliydim.

"Hadi bakalım bu kadar dinlenmek yeter işe işe, Yaren sen gel bakayım benle." Evet babane asla bana 'Yare' demiyordu. İlk başlarda düzeltsem de sonrasında boşvermiştim. Bir kaç günlüğüne Yaren oluverebilirdim bence.
Babanenin odasına geldiğimiz de küçük çiçek desenli baya bol bir şey vermişti. Havaya kaldırıp incelediğim de babanenin giydiğinin aynı modeli olduğunu anlamıştım.

"Şalvar bunun adı, burda çok giyilir. Hah al bunu da tak başına güzel saçların kirlenmesin." Gülümseyerek uzattığı tülbenti aldım. Babane odadan çıkarken yatağının üzerine oturdum. Ev çok sıcak hissettiriyordu, sanki günümüzden daha önce bir yerlere gitmiş gibi hissediyordum. Evde ki eşyalar, düzen öyle hissettiriyordu ve bundan hiç şikayetçi değildim.

Şalvarı ve tülbenti takıp dışarı çıktım. Burda sadece spor ayakkabılarım olduğu için gözüm babaneyi aradı. "Babane terlik var mı giyebileceğim?" O sıra karşıdan gelen Baran ile gözlerimiz kesişti. Sırıtarak üzerimi süzdü. Bende etrafımda dönerek giydiklerimi gösterdim.

"Köylü güzeli seni." Dedi ve burnumu öptü. Tabi babanenin elinde ki sopa Baran'ın bacağı ile buluşunca geri çekilmek zorunda kaldı.
"Baran evlenmeden olmaz, evlenmeden ol-maz." Diyerek öbür bacağına da vurdu. Baran hızlı adımlarla kendini geriye aldı.

"Babane canı acır." Dedim kendimi tutamayarak. Bana da döndü ve bacağıma varla yok arası sopayı değdirdi.
"Kız sende göster elletme, ah anacım şimdi ki gençlik ölmüş." Diyerek ayaklarımın ucuna bir çift babet bıraktı.

"Aa ne güzel babet bunlar." Diyerek giydim.
"Ney ney ney?" Dedi babane elini kulağına koyarak. Baran tehlikenin geçtiğini anlayınca yanımıza geldi.
"Onun adı lastik güzelim, genellikle burda bunları giyerler." Anladığımı belirten mırıltılar çıkarttım.

Alnımda ki teri silerken bayık gözlerle etrafa baktım. Sanırım birazdan yere oturup uyuyacaktım.
Elimde tuttuğum el arabasının içinde ki odunlara göz attım. Yaklaşık on beş kere bu arabayı odunlarla dolu bir şekilde bir yere götürmüştüm. Baran ise balta ile parçalıyordu ve ben 'biscolata' erkeğimi izleyemiyordum.

"Baran çok yoruldum." Diyerek sızlandım. Babane bildiğin canımıza okumuştu. Baltayı kütüğe saplayıp yanıma geldi. Bu yaptığımız şeyler gündelik hayatta yapmadığım için fazlası ile ağır gelmişti. Ve ilk defa yapmıştı. Tabi ilk yapmaya göre fazlası ile iyi olduğumu söylemişti babane.

Baran'ın konuşmasına fırsat vermeden babane "Yemek hazır gelin bakayım." Diye çağırdı. Hevesle gözlerim açıldı şuan tüm yorgunluğum gitmişti sanırım. Baran'ın elinden tutup çekeleyerek eve götürdüm.
"Sen değil miydin yorgun olan?" Dedi alayla.

"I-ıh şuan canlandım resmen."

Yemek faslından sonra merak ettiğim için ve hava da hafiften soğuduğu için sobayı yakmıştık. Burası yüksek kesimde olduğu için akşamlarının soğuk olduğunu söyledi babane. Öyle ki bana giymem için yeleklerinden bir tanesini hediye bile etmişti. Her ne kadar bugün garip başlasa da her şeye rağmen çok güzeldi.

Şimdi sobanın etrafına oturmuş çaylarımızı içip çerez yiyorduk.
"Gelmezler inşallah." Babanenin konudan bağımsız söylediği şey ile kaşlarım çatıldı.
"Kim?" Başımı Baran'ın omzuna yaslamış parmakları ile oynuyordum. Babane bugün yeterince bize fırça attığından şimdi bir şey demiyordu.

"Ah...bu evin altında mezarlık varda. İşte yatır geliyor bazen şimdi sen de yeni geldin buraya bir uğrar." Gözlerimi sonuna kadar açtım ve korkuyla Baran'a baktım. Baran ise çok normal bir şeymiş gibi babaneyi dinliyordu.

"Yani peki bir şey yapar mı?" Sesim kısılmıştı ve aklıma direkt bu gece nasıl yatacağım gelmişti.

"Yok sadece bir üfleyip gidiyorlar." Yutkundum ve kafamı salladım. Babane ile birlikte boş bardaklarımızı mutfağa götürdük.  Bize iyi geceler dileyip odasına gitti.
"Baran ben tek yatamam." Kollarımı karnına sarmış yatacağım odanın önünde duruyorduk. Bir anda ellerini koltuk altlarımdan geçirip kavradı ve kucağına aldı.

"Tek yatacağını kim söyledi Sarışın?" Diyerek yattığım odaya götürdü ikimizi. O yatağa otururken ben hala kucağındaydım.

Yanaklarıma dokundu ve kaşlarını çatıp yatağa yatırdı. "Buz gibi olmuş yanakların." Kendisi de ışığı kapatıp yanıma yattı ve kalın yorganı üzerimize çekti. Kendine çekerek başımı göğsüne yaslandırdı. Ona sarılırken ısınıyordum zaten.

"İyi geceler biscolata erkeğim."

"O ne demek yavrum?"

"Boşver boşver." Görmeyeceğini bildiğimden rahatça sırıttım.

"İyi geceler Sarışınım."

"İyi geceler bebeğim."

.
.
.
Mimoza gecenin ikinci bölümünü de yayımlar ve giderr

SARIŞIN / YARI TEXTİNG / TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now