35.Bölüm

74 23 5
                                    

Kyungsoo, Jihyo'nun gittiğini haber verir vermez soluğu onlarda aldım. Barışalı birkaç gün olmuştu ama oyun oynayacağız diye yüz yüze görüşmemiştik. Aslında havalarda uçuyordum ama ailem ve arkadaşlarım üzgün olduğumu düşünüp üstüme düşüyorlardı bu yüzden üzgün olan ama üzgünlüğünü gizleyen bir kadın rolü oynamak zorundaydım. Gayet başarılı olmuştum bu işte herkes beklediğimden daha fazla üzülmüştü.

Zile bastıktan sonra açmasını beklerken kapı pervazını okşadım. Evimi çok özlemiştim. 8 yılım geçmişti bu evde. Evlendiğimizde bu eve girmiştik, kızımız burada doğmuştu. Mutluluğum bu evdi. Kyungsoo'nun buradan neden gitmek istemediğini şu an anlamıştım. Bense o zamanları özleyip de acı çekmemek için buradan koşarak uzaklaşmak istemiştim. 

Kapı açılmayınca üst üste birkaç kez daha bastım zile sonrasında yakında yeniden kocam olacak kişinin o her zaman aşık olduğum sesini duydum. ''Geldim geldim.'' Sesini duymak bile beni ağzım kulaklarıma varacak kadar gülümsetti. Ben onu birkaç saatte özlerdim, şimdi birkaç gün içinde özlemiştim. Peki koca bir yıl ben nasıl yaşadım onsuz?

Kapıyı açtığı an boynuna atladım. Küçük bir gülüş sesi kulaklarıma dolmuştu bu beni de güldürmüştü. Birkaç dakikalık özlem gidermemizden sonra kızımızın yanına gittik. Yerde oturmuş oyuncaklarıyla oynuyordu. Beni gördüğünde ayağa kalkmaya yeltendi ama ben çoktan onun oturduğu yere varmış ve oturmuştum. Kyungsoo da benim yanıma oturdu. Daha doğrusu, arkam ve yanım arasında bir yere oturdu. Mümkün mertebe en yakınımdaki konumdaydı. 

Birkaç dakika da Areum ile özlem giderdim. Geçen hafta eski ve burada yaşamayan bir arkadaşım gelip bende kaldığı için görüşememiştik. Benimle sarılıp öpüşmekten sıkılınca ayrılıp tekrar oyuncaklarının başına oturdu ve oyuncak çay bardağını gözüme soktu. ''Al anne iç.'' 

İçiyormuş gibi yapıp oyuncağı geri koydum ve yavaşça saçını okşarken konuştum. ''Anneciğim sana söylemek istediğimiz bir şey var.'' Bunu duyunca oynamayı bırakıp bana baktı. 

''Ben de birkaç güne buraya taşınacağım.'' dediğimde pek anlam veremediğini bakışlarından anlamıştım. ''Nasıl?'' dedi babasına çekmiş büyük gözlerini kırpıştırarak. Aslında karşımdaki çocuk baştan aşağı minik Jihyo'ydu ama şu an Kyungsoo'ya aşkım zirveye çıkmış olduğu için babasına benzetmeyi tercih etmiştim. 

''Biz babanla barıştık.'' dediğim an gözlerinin içi parlamıştı ve ''Gerçekten mi?'' diye atıldı. Kocaman gülümserken başımla onayladım. Benden onayı alınca mutlulukla gülerek ayağa kalktı ve yerinde zıplamaya başladı. Onu yakaladım ve doyasıya kadar defalarca kez öptüm. Ben saldıktan sonra Kyungsoo yakaladı biraz da o öptü. Ben de onları izledim. Biraz üçümüz oyun oynadık sonra da ikimiz birlikte uyuttuk onu. Ben saçlarını okşadım Kyungsoo masalını okudu. Areum çok mutluydu, Kyungsoo çok mutluydu ama onları mutlu görmek beni de mutlu etmek yerine kendimi suçlamama sebep olmuştu. Ailemden, bu mutluluğumuzdan bir yıl boyunca mahrum kalmıştım, onları da mahrum bırakmıştım. Kyungsoo da tamamen masum değildi ama bunun suçlusu büyük oranda bendim. 

''Yüzün düştü.'' dedi Kyungsoo. İç çekerek ayağa kalkıp salona adımladım. ''Nayeon?'' Arkamdan seslendiğinde başta onu duymazdan geldim ve kendimi resmen koltuğa fırlattıktan sonra konuştum. ''Canım sıkıldı.'' 

Az çok nedenini anlamış olacak ki sormadı ve sarılmak için bana doğru uzandı ama izin vermeden kalktım. ''Jihyo gelir şimdi kaçayım.''

Yan yana kapıya yürürken konuştu. ''Jihyo gelsin ben senin yanına gelirim.'' 

Sessizce başımla onaylayıp eve döndüm. Keşke bu kararım sadece üçümüzü etkilemekle kalsaydı da barıştığımızda her şey geride kalmış olsaydı. Ama biz ayrılığımızla çok fazla kişiyi üzmüştük. Ben bazılarıyla aramı bozmaya bile çekinmemiştim. En çok etkilenen tabiki Areum olmuştu. Hem fiziksel hem de duygusal olarak. 

Kyungsoo geldiğinde derin düşünceler içerisindeydim. Ama o evden kaçıp bana geldiği için pek bir mutluydu. Durgunluğumu umursamayıp hemen konuşmaya başladı  ''İlk sevgili olduğumuz zaman borç meselelerinden babalarımızın arası bozuktu ya...'' Onaylar bir ses çıkardığımda devam etti. ''Annelerimiz onları zorla aile yemeğinde bir araya getirmişti sonra Junmyeon abi Momo'nun peşinden koşarken bizi mutfakta basmıştı ya o aklıma geldi.'' 

''Salak çocuk.'' dedim tükürürcesine. Düğünümde de onun yüzünden bir ton şey yaşamıştık. "2 yaşındayken hayatımı ayrı mahvetti 6 yaşındayken ayrı 14 yaşına geldi hala türlü şekilde mahvediyor." 

Kyungsoo'nun ağzından kısa bir gülüş kaçırmıştı ama ben başka tepki vermedim. Bundan sonra sessizlik oluşunca canımın hala sıkkın olduğunu anlamıştı. Kyungsoo gelene kadar kendimi patlamaya hazır bir bombaya dönüşecek kadar doldurmuştum. Yüzümü avuçları arasına aldığında gözyaşlarım akmaya başladı. Bir yıldır tuttuğum gözyaşlarıydı bunlar. Ayrılığımız sırf inadımın sonucu olduğu için her zaman kuyruğu dik tutmaya uğraşmıştım. Tek başıma uyumaya alışmak beni çok zorlasa da Areum'ı Kyungsoo'ya ilk verdiğim zaman hem evde yalnız kaldığım için hem de onu çok özlediğim için zorlansam bile  ağlamamıştım.  Patladığım sadece 1 nokta olmuştu onun sebebi de Areum'ı üzdüğümü fark etmemdi. Uzun uzun ayrı geçirdiğimiz bu yılı konuştuk. Gülecek tarzda şeyler pek yaşamamıştık haliyle bol bol ağladım. Yeniden düşen her gözyaşımı bıkmadan sildi, beni suçumun olmadığına inandırmaya çalıştı. Tabiki de bu gerçek değildi, suçsuz olduğuma inanmamıştım ama onunla geçirdiğim birkaç saatin ardından daha iyi hissediyordum ve en başından beri aklımı kurcalayan soruyu sordum. ''Jihyo'ya ne diyerek çıktın evden?'' 

''Biliyorsun ki Jihyo bir sevgilim olduğunu sanıyor.'' Muzipçe gülerek söylediğinde koluna vurdum. Gülmesini hiç kesmeden devam etti. ''Ona gittiğimi söyledim.'' Bu benim ''Kyungsoo!!'' diye yükselmeme yol açmıştı. Bir kahkaha attıktan sonra ciddileşti. ''Yalan söylemedim ki sevgilim değil misin?" dediğinde yumuşayıverdim ve gülümseyerek başımı yana doğru eğdim. Kyungsoo da aynı hareketi yapmıştı ve devam etti. "Sadece Jihyo başkasına gittiğimi düşünüyor ama gözleri dolar gibi oldu utanmasa abi gitme diye ayaklarıma kapanacaktı.''

''Hak etti.'' ciddileşip ters ters söylemiştim. O karıştığı için Areum'ın başına gelmeyen kalmamıştı. Bu yüzden istesem de ona karşı eskisi kadar sıcak hissedemiyordum. Belki zamanla yeniden aramız çok iyileşirdi, bilemiyorum. Ama her ne kadar haklı olsam da Kyungsoo kardeşine pek laf ettirmek istememişti. Ona göre kardeşine sadece kendisi laf edebilirdi. ''Tamam demedim bir şey.'' dedim sakince ve iç çektim ve önüme baktım. 

''Üzme artık kendini.'' derken çenemden tutup kendisine bakmamı sağladı ve sonra dudaklarıma uzun bir öpücük verdi. Gülümsedim. ''Bu iyi geldi işte.'' O da karşılık olarak gülümsedi ve elimden tutup ayağa kalktı. ''Uyuyalım artık gel.'' 

Odaya geldiğimizde kendi pijamalarımı çıkardıktan sonra ona da o meşhur pijamayı verdim.

''Bundan sonra eskiyene kadar hep bunu giyeceğim.'' derken üzerini değiştirmeye başladı. Üstünü çıkardığında odadan sıvıştım ve başka odada giyinip geldim. Çoktan yatağa kurulmuştu bile. Işığı kapatıp yattım ben de. Direkt olarak sımsıkı sarıldık birbirimize. Başımı boynuna gömdüm ve anında kendimi huzur dolu bir uykunun içinde buldum. Rüyamda bile o vardı. Aşkım... 

Don't Fight The Feeling | Twice × ExoWhere stories live. Discover now