8.Bölüm

32 3 3
                                    

 

Benim suçum neydi? Neden bana bunu yapıyorlardı? Neden odalarına gitmiyorlardı? Bu işkence neden?

"Sanırım kusacağım." dedim daha fazla dayanamayarak çünkü Yoongi'nin Jin'i sevgilisi olarak tanıttığından beri bizim evden çıkmıyorlardı. Nereye baksam kucak kucağa dudak dudağa ya da ele ele karşıma çıkıyorlardı. Hayır aşklarını yaşatmalarında bir mahsur yoktu ama neden salonda yiyişirdiniz ki? 

Bu görüntüye daha fazla dayanamadım ve odama gittim. Tanrım bir insan nasıl 7/24 bizim eve gelebilirdi ki ayrıca bir idol ise.

Yarın Hoseok ile demo kaydım vardı. Ben de bu süreyi ve içerden gelen sesleri duymamak için düzenlenmesi gereken videolarıma göz attım ve bu gün paylaşmayı düşündüğüm videonun son halini baştan sona izledim ve bir sorun olmadığına emin olduktan sonra paylaştım.  Sonra da Hoseok'un bana attığı şarkıyı açtım ve ezberlediğim sözleri mırıldandım birkaç defa. Şarkıyı o kadar çok beğenmiştim ki ezberlemem bir günümü almıştı sadece. Bu şarkı tavşan surat ile olan şarkıydı. Jimin ile olan şarkıyı da ezberlemiştim o da çok güzeldi ama en çok tavşan suratla söyleyeceğim şarkı için daha heyecanlı hissediyordum. Çünkü şarkıya aşık olmuştum.

Telefonum çalmaya başladığında belki de şarkıyı 5. Kez tekrar dinliyordum.

"Efendim."

"Efendi ol." Ve her zamanki kahkahadan bu artık bizim merhaba cümlemiz olmuştu.

"Ne istiyorsun?"

"Yine formundasın Jinle çok takıldığından oluyor hep bunlar. Benimle takıl hayatını yaşa." diye klasik konuşmasını yaptı ben ise bu anı o kadar çok yaşamıştım ki bi süreden sonra komik gelmeye başlamıştı.

"Ne oldu hyung?" diye sordum

"Seni kaçırmaya geliyorum."

"Ne. Gelme. Çıktığın yere geri git çabuk." diye sıraladım cümlemi çünkü genelde 'seni kaçırmaya geliyorum.' lafı kapıdayım beş dakikaya aşağıya in demek oluyordu.

"Kusura bakma tatlım ben çıktığım yeri 34 yıl önce terk ettim bir daha dönemem." diye sadece kendisinin güldüğü bir espiri yaptı.

Ben ise biraz önce ne duyduğumu sorguluyordum. Resmen Jin ve Seojoon ömür törpüm gibilerdi tabi Jin'in eline kimse su dönemezdi. Jin zirvedeydi.

"Hadi aşağıdayım çabuk gel."

"Hyung sen neden gelmeden önce haber vermiyorsun?"

"E haber veriyorum ya işte." dedi pişkince gerçekten sabrımı zorluyordu.

"Tam olarak bir dakika öncesinden mi?"

"Hadi ama tata sen her zaman benim için boşsundur."

"Kusura bakma hyung işim var."

"Tanrım! Uzaylılar dünyayı istila mı edecek? Ne işi bu? Sabaha kadar yok bir günümde bunu yapıyorum buraya gidiyorum şunu yiyorum gibi videolardan bahsediyorsan ertele ve o kıçını kaldır ve buraya getir."

"Onlara vlog deniyor bi kere. Sen ne anlarsın ki"

"Her neyse tatlım. Buraya gel yoksa ben seni getirmesini bilirim. Bir de güzel giyin." dedi ve benim itiraz etmeme kalmadan telefonu yüzüme kapattı. Oflayarak  kalktım ve dolabimdan güzel olan bir şeyler seçtim ve giyindim. Yüzüme de hafif bir makyaj yaparken zil deli gibi çalmaya başladı. Saate baktım Seojoon arayalı sadece 10 dakika olmuştu.

Zil sesi susunca Jin'in kapıyı açtığını anladım ve  zaten iki dakika sonra da Seojoon odama dalmıştı ve beni bir ıslıkla süzmüştü. Bu onun dilinde aferin velet demekti.

YouTube <<TaeKook>> MinificWhere stories live. Discover now