15. Çiçek

24 8 0
                                    

Tekrardan merhaba.

Aslında bölümü geçen hafta pazar günü yayınlamıştım ama bir kaç şeyin değişmesi gerektiği için tekrardan yayınlıyorum.

İyi okumalar.


"Ben görevimi yerine getirdim, sıra sende." Cümle binlerce kez beynimde yankılandı. "Ben görevimi yerine getirdim, sıra sende." Başım dönüyordu, sahi benim görevim neydi? Onun görevi neydi? Boşluk. Beynim uyuşmuş gibi hissediyordum, midemin bulantısı bir kendini hatırlatıp sonra tekrardan yok oluyordu. 

"Görev?" Baran güldü sonra bana biraz daha yaklaşıp saçımı kulağımın arkasına attı. "Ah! ilacı içtikten sonra böyle olman hiç hoşuma gitmiyor." Nefesi mide bulandırıcıydı ve benim midem bulanmaya yer arıyordu. 

"İlacı sana getiriyorsam bir karşılığı olmalı, değil mi?" Konuşamıyordum beynim uyuşmuştu o yüzden sadece başımı sallamakla yetindim. "Güzel." Ne güzeldi? 

Baran bana değerlendirici bir bakış attı, "Ama şuan kafan yerinde değil." Sesi düşünceliydi. "Sen de görevini kafan yerine gelince yaparsın." Sadece başımı salladım.

Gözlerim kapanıyordu, uykuya dayanmaya çalıştım ama çabam boşunaydı.

...

Uykudan uyandığımda yanımda kimse yoktu, bizim anlaşmamızın üstünden geçecek olursam: O bana ilaçları getirir ben de onun konumunu güçlendirirdim. Yani şöyle söylemek gerekirse Baran güç istiyordu ben unutmak, ben ona gücü o da bana unutmayı sağlıyordu. Sonra hafifçe ayağa kalktım ve üstümdekilerin benim kıyafetlerim olmadığını fark ettim. Kaşlarımı çattım, sonra etrafıma bakındım ve Baran'ın telefonunu görüp elime aldım saat 6.29'du, telefonu aldığım yere geri bırakıp; gerindim.

O sırada içeri Baran girdi, "Üstümü kim değiştirdi?" Sesim sertti. "Şeker." Başımla onayladım, Şeker Baran'ın kız kardeşiydi ve üniversite okuyordu ve arada Baran'ı ziyaret ediyordu.

Zaten üstümdekilerde yüksek ihtimalle Şeker'indi. "Bu aralar ruh halin çok değişken." Beni inceliyordu. "Bu seni ilgilendirmiyor."

"Belki de ama uzun zamandır kaçamak yapmıyoruz." Dedi ve göz kırptı, ben de gözlerimi devirdim. "Biz sevgili değiliz Baran, sadece aramızda bazı şeyler oldu." Arkama yaslandım. "Ve sadece o an ki hormonlardan dolayı." Baran kollarını birbirine bağladı. 

"Her neyse," Elini önemsi bir konu gibi salladı "Senden istediğim bu sefer bir kaç silah, kuşun ve kuşun geçirmez yelek olacak." Başımla onay verdim.

"Tam olarak ne istediğini yazarsın, bir kaç güne de sana ulaşmış olur." Sonra odadaki komodinin üstündeki özenle katlanmış kıyafetlerimi fark ettim. "Çık şimdi giyineceğim." Sözüm bittiği anda odadan çıktı.

Üstümü hızlıca değiştirdim ve odadan çıktım, Baran telefonla konuşuyordu; umursamadan ceketimi de alıp evden çıktım.

Asansörlere ulaşıp düğmeye bastım ve beklemeye başladım, o sırada tarihe baktım. 18 Kasım, ve bizim Kenan ile gideceğimiz davet 20 Kasımdı. Çok az kalmıştı.

O an içimde garip bir heyecan oldu ve o sıra asansör geldi, asansöre hızlıca bindim ve zemin katı gösteren düğmeye bastım ve kapıların kapanmasını bekledim. Kapı kapandıktan sonra yanağımı asansöre yasladım, ne kadar Baran'ın evinde uyusam da aşırı uykum vardı ve asansör aşağıya inmeyi bekledim.

İndikten sonra binanın büyük gri kapılarına ilerledim, artı oldukça ağırlardı. Parmaklarımla kapının kolunu kavradım ve omuzumdan da destek alarak kapıyı açıp çıktım.

İskambil MaçasıWhere stories live. Discover now