Annesinin kaldığı ev şehir merkezinden biraz uzak çiftlik gibi bir yerdi, bu yüzden de yaklaşık bir saat sonra ancak varabilmiştik. Arabadan indiğimizde Akgün vakit kaybetmeden yanıma gelip elimi tutmuştu. Büyük konak gibi olan eve doğru ilerliyorduk ve ben her adımımda biraz daha geriliyordum. İster istemez Akgün'ün elini sıktığımın bile farkında değildim.

"Alçin sakin olur musun güzelim." Kapının önünde durduğumuzda bana dönerek sakinleştirmek ister gibi konuşmuştu.

"Elimde değil, ya beni sevmezlerse?"

"Yavrum öyle bir şeyin ihtimali yok. Emin ol hem annem hem de ablam seni fazlasıyla sevdiler şimdiden. Boşuna stres yapma." Derin bir nefes alıp kafa salladım.

Büyük kapının önüne geldiğimizde Akgün boşta olan diğer eli ile kapıyı çaldı, birkaç saniyenin ardından görevli bir hanımefendi kapıyı açtığında selam vererek içeri girdik. Askılığa asmak üzere çantamı istediğinde nazikçe teşekkür edip çantamı uzatmıştım.

Semiha Hanım kocası ve çocukları ile buradaydı. Selma Hanım ile beraber yemek salonuna geçmiş bizi bekliyorlardı. Akgün'ün sözleri iyi geldiği için biraz da olsa rahatlamış şekilde beraber yanlarına gittik.

Uzun bir masa çeşit çeşit yemekle donatılmıştı. Masanın baş köşesinde anneleri Selma Hanım otururken hemen çaprazında Semiha hanım, onun yanında adının Melike olduğunu anımsadığım çocuğu ve onun yanında da kocası olduğunu tahmin ettiğim adam vardı.

Salondan içeri girmemiz ile bize dönen bakışların ardından hepsi ayaklanmıştı. Semiha Hanım ile çok sıkı olmayacak şekilde sarıldık, Selma Hanım ile de öyle.

"Tekrardan çok geçmiş olsun Selma Hanım."

"Sağol yavrum, hoş geldiniz." Gülümseyerek karşılık verdiğim sırada bahsettiğim adam elini uzatarak kendini tanıttı.

"Tolga ben, Akgün'ün eniştesiyim." Elini sıkıp cevap verdim.

"Alçin ben de. Memnun oldum." Aynı kişiler Akgün ile de selamlaşma faslını bitirdiğinde masaya geçeceğimizi düşünürken kolumu dürten küçük el ile soluma döndüm. Melike utangaç bir ifade ile bana bakıyordu. Bu hâline gülümsediğim esnada çekinerek konuşmaya başladı.

"Sen dayımın karısı mısın?" Sorduğu soru ile gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Şaşkınlık ile cevap verdim.

"Yok... Karısı değilim."

"Ama girdiğinizde el ele tutuşuyordunuz." Yardım ister gibi Akgün'e baktım. Cevap verilemeyecek bir soru değildi ama bu yaştaki bir çocuğa uygun nasıl cevap verilir bilmiyordum. İstemeden kırmak istemiyordum.

Akgün ne demek istediğimi anlar gibi bakıp benim yerime Melike'ye cevap vermişti.

"Kuzum Alçin ablan ile karı koca olmamız için evlenmemiz gerekiyor, biz daha evlenmedik."

"Niye evlenmediniz?"

Yüzüm yanıyordu!

Bu çocuk neden bu kadar çok soru soruyordu?

Bu sefer Akgün de tam olarak ne cevap vereceğini bilememiş gibiydi. Diğerlerine baktığımda bıyık altından güldüklerini görmüştüm.

BAŞSAVCI || Yarı Texting Where stories live. Discover now