18. Bölüm

123 9 0
                                    

Instagram: thegullbahar
Wattpad: Hanzade14533

Yazım veya mantık hatası varsa lütfen uyarınız...

Saygılar, sevgiler...

İyi okumalar.... 🍂🌹
_____________

Bugün.. bugün hava 20 yıldır olmadığı kadar güneşliydi sanki? Bursa'nın bir köyüne ne uzak ne yakın olan falanca şelalesine ait bir hava mıydı yoksa?
Böyle ne sıcak ne soğuk. Ne rüzgarlı ne durgun. Tatlı bir yürek telaşesi gibi...

Geliyordu Gülbahar hatun. Bembeyaz atının üzerinde simsiyah asil dış kıyafetinden görünen boncuk gözleri ışıldayarak geliyordu...
Aylardır görmediği adamı görmenin tatlı telaşının farkında olmadan geliyordu.

Çıkan ufak tefek seslerden birinin yaklaştığını anlayan mirzahan çaktırmadan kendine çekidüzen verdi.
Kişneme sesi gelenin çok yaklaştığını anlamasına sebep olurken ellerini nereye koyacağını bilemedi...
Beklediği gelmişti. Yürek çarpıntısı, tebessüm sebebi olan kadın, Gülbahar hatun gelmişti.

Yıldızdan seri bir hareketle inen Gülbahar, yavaş adımlarla Mirzahanın durduğu kayaya yaklaştı.
"Gazan mübarek olsun Mirza Alp!"
Dedi sakin ama heyecanlı titrek sesini kapatamayarak.
"Allah razı olsun. Sizin de gazanız mübarek olsun. Kafanıza koyduğunuzu yaparmışsanız gerçekten!" Dedi mirzahan.
Cümlesi ta'riz içeriyordu. Bir kırgınlık vardı sesinde. 
Neler oluyordu?
Anlaşılmaz birkaç bakış attı Gülbahar, mirzahanın sırtına. Zira bakış açısında mirzahanın sırtı vardı.

Tatlı, sakin rüzgar, güneşli hava dağıldı sanki bir an. Rüzgar sert esti, hava yağmur yağacakcasına karardı...

Mirzahan sakinliğini korumak adına çok çaba sarf ettiğini fark ettirmek istedi ve buz gibi sesiyle "babanız iyi.." dedi durdu. Devam etmek istedi. Yutkundu. "Nişanlınız..." "o da iyi."
...
Gülbahar...
O aslında şuan.. yok olmayı istedi..
...
Acımadı koca Alp. Devam etti. "Beylerle istişare yaptığımız sıra, senin bulunman için çok uğraştığını gördüm. Kavuştuğunuzda gönlünü hoş tutmalısın."

Gülbahar eğdi başını. Kendini çok kötü hissediyordu. Nişanlısı vardı. Mirzahanın sözleri doğruydu. Ama neden onun lisanından çıkması, Gülbaharın canını yakıyordu?

Bişeyler söylemek istedi. Yapamadı. Utanmasa ağlayacak, hıçkıracak bu yaşadığım, hissettiğim ne böyle diye çığlık atacaktı.

Mirzahan devam etti. "Beyler ve babanız akşam bir mutâlâ yapacak. Pederinizin mallarına el koyan şahıslar bulundu yada bulunmak üzeredir. Birkaç güne güzel haber alırız." Durdu, biraz bekledi. "Ve siz ailenize kavuşursunuz." Diye bitirdi sözlerini.
Mirzahanın sert çehresinde yaşanmışlık acı kan ve ihanet.. hepsinden ziyade bir duygu oturmuş, yüzünü allak bullak etmiş kara bakışları bulanmış yiğitliğin hesabını sorarcasına kendisiyle çelişen kaşlarının keskin sert çizgileri kararlı bakışını etkilemişti. Bişeyler oluyor ama mirzahan anlayamıyordu. Kendine anlatamadığı bir lisanda kontrolünün dışında anlamsız sözler fısıldıyordu kalbi...

Sözün birttiğini anlayan Gülbahar, aynı karmaşa ve dahası ile sessizce terk etti orayı. Zira daha fazla dayanamayacaktı. Çektiği vicdan azabı, babasının iyi oluşu işlerin yolunda oluşu hiçbiri içinde yaşadığı karmaşaya tercüman olamıyordu..
bildiği tek şey vardı. O da şelaleye gelirken kalbi ve yüzü bunları beklemeyecek kadar aydınlıktı.
Bunları yaşamayı hayal etmemişti...

_________💙
Uzun bir aradan sonra yeni bölüm sizlerde. Umarım beğenirsiniz. Cidden çok merak ediyorum düşüncelerinizi.  Bir yorum atmak zor olmamalı değil mi? 😑

Gülbahar HatunDonde viven las historias. Descúbrelo ahora