"Ulan amına koyduğumun çocuğu nereye ilerleyeyim önümde on tane araba var!" Gür sesi ile korkup yerimde sıçradım. İyice gerilmiştim. Akgün'ü neredeyse ilk defa sinirli görüyordum ve sinirliyken bu kadar korkunç olduğunu tahmin etmiyordum.

Kafasını içeri sokup karşısındaki arabaya yönelik art arda kornaya bastı sertçe.

"Sana da başlayacağım şimdi!" Önümüzdeki arabanın ilerlemesi ile trafik bir iki dakika sonra açılmıştı.

Akgün hâlâ oldukça sinirli görünüyordu. Belki bir işe yarar diye elimi vites kolundaki elinin üstüne koyup yavaşça okşadım. Gözlerini yoldan ayırmıyordu.

"Akgün sakin olur musun, korkutuyorsun beni." Gözleri söylediğim şeyin ardından bana döndü. Derin bir nefes alıp konuştu.

"Özür dilerim bebeğim seni korkutmak istememiştim." Yatıştırıcı biçimde gülümsedim.

"Sorun yok, annen iyi olacak. Sadece sakin ol." Kafa salladı ve yeniden yola odaklandı.

Geçen yaklaşık yirmi dakikanın ardından büyük bir özel hastanenin önünde, Akgün'ün arabayı rastgele bir yere park etmesi ile vakit kaybetmeden arabadan inip hastaneye giriş yaptık. Akgün telefonundan birin bir şeyler yazıp tekrar cebine koyduğunda karşıdan takım elbiseli bir adam bize doğru geliyordu hastanenin geniş lobisinde.

Akgün adamı tanıyordu. Büyük ihtimalle az önce konuştuğu kişi de bu adamdı.

"Efendim anneniz ikinci kattaki 22 numaralı yoğun bakımda, Semiha Hanım da yoğun bakımın önünde bekliyor."

"Tamam, al şu anahtarı arabayı düzgün bir yere park et." Adamın avucuna araba anahtarını bıraktı. Ardından hızlıca elimi tutarak ikimizi asansöre ilerletti. Asansöre binip ikinci kata tuşladığında ise sıkıntı içinde yek ayağını yere vurup duruyordu.

Bir şey söylemek istedim ama daha kötü bir etki yaratmasından korktuğum için sustum. Sadece elini daha sıkı kavrayıp yanında olduğumu hissetmesini sağladım. O an bana dönüp gülümsedi. Zorla gülümsedi diyemezdim, içtendi fakat buruktu.

Asansörün ineceğimiz kata geldiğini haber verir gibi ötmesi ile kapılar aralandı ve bakışmayı kesip el ele indik. Koridorda sola dönüp ilerlediğimizde az ileride bir kadın yoğun bakım odasının önündeki koltuklarda öne eğilmiş, başını ellerinin arasına almış şekilde bekliyordu. O kadının Akgün'ün ablası olması ihtimali yutkunmama neden oldu. Saniyeler sonra o kadına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladığımzda ortada bir ihtimal kalmamıştı.

O kadın Akgün'ün ablası Semiha Hanım'dı.

Ona doğru geldiğimizde kafasını kaldırıp bize baktı. Önce benimle göz göze gelmişti fakat çok kısa sürmüştü. Anında Akgün'e bakıp ayaklanmıştı. O an ellerimiz ayrıldı ve Akgün sıkıca ablasını kollarının arasına aldı. Ellerimi iki yana bırakmış stresle tırnak kenarımdaki etleri kazıyordum.

Semiha Hanım'ın kızarmış gözlerinden kardeşine sarılması ile birkaç damla yaş aktı. O an içimin acıdığını hissettim.

Sanki onun yerinde, bir umut güzel bir haber alır diye ağlayarak Ömer abisine yalvaran küçük Alçin vardı.

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde hızlıca kafamı iki yana salladım. O sırada iki kardeş de ayrılmıştı. Semiha Hanım'ın adeta Akgün'ün kadın hâli olan çehresi bana döndü. Acı dolu bir tebessümle kollarını iki yana açtığında bir saniye bile beklemeden aramızdaki mesafeyi kapattım titreyen çenem ve ağlamamak için kendimi kastığımdan dolayı büzüşen dudaklarımla.

BAŞSAVCI || Yarı Texting Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon