V : Noyer

5 0 0
                                    

28 ağustos, 1992
Saat: 12.00
Korea, Gangnam

Gelen telefon araması ile provası yarıda kesilmişti. "Alo?" Telefonun diğer tarafından Cecilia'nın tiksindirici olarak adlandırdığı ses duyuldu. "Meleğim" Cecilia'nın kulakları alay dolu sesle doluyor. "Kapa çeneni, bana öyle seslenmemeni söyledim sana"

"Meleğim, bu gün meyhaneye biraz daha çabuk gelmen gerekiyor. Seninle görüşmek isteyen insanlar var. İşle alakalı" Derin bir nefes alıyor sakinleşmek adına. "Saat kaç için?"

"Dört gibi burada ol. Seni özledim meleğim" Cecilia bu edepsizliğe daha fazla dayanamıyor telefonu Sehyoon'un yüzüne kapatıyor.

"Cecilia?" Kapıyı çalmış fakat Cecilia onu duymamıştı. Kapının kulpunu oynatdıktan sonra ise kapı kolaylıkla açılmıştı. "Oh.. Minho abi? Ne zaman geldin duymamışım" konuşmalarını duydu mu acaba diye heyecanlanıyor. "Şimdi geldim" Elindeki poşetleri tezgahın üzerine bırakıyor."Bensiz çocuklarla takılırsınız. İşten çağırdılar beni"

"Bizde seninle gelelim o zaman"

"Bilmem nasıl olur ki? Hem ne yapacaksınız orada? Sıkılırsınız"

"Bunu bilemezsin" Cecilia sigarasını yaktı. "Sigarayı bırakmalısın" Anlamaz bakışları Minho nun üzerinde geziniyor. "İstemiyorum" Daha fazla bir şey demiyor. Cecilia'nın sigarası bittiğinde hazırlanmak için odasına gidiyor. O hazırlanırken diğer iki arkadaşı da geliyor.

Cecilia onları evde kalıp keyiflerine bakmaları için ikna etmeye çalışsa da onunla birlikte meyhaneye gitmekte ısrarcı olmuşlardı.

Meyhaneye söylenen zamandan erken geldikleri için boş odalardan birisine geçmişlerdi. "Bir iş bulmam gerek yoksa annem beni evden atacak" diye homurdandı. "Evden atmaz bence... ama yine de bir iş bulman gerek" dedi Jeongin. "Bunu sen mi söylüyorsun? Peki sen ne zaman anne baba parasını yemekten vaz geçeceksin?" Jeongin düşünüyormuş gibi yaptı. "Bilmem, ben yazarım. Nasıl bir iş bula bilirim ki? Bu imkansız. Şimdi herkesin gerek duyduğu şey söylenileni sorgulamadan yapacak bir köle. Ben ise yazarım. Kendi işimi yapana kadar işsiz kalmayı planlıyorum" Cecilia kenara çekilmiş sigarasını tüttürürken arkadaşlarını izliyor. "O zaman sonsuza dek işsiz kalacaksın?"

"Büyük ihtimal" yüzünde acı bir gülümsemeyle Christophere baktı. "Minho abi sen hangi bölümü bitirdin?"

"Bu yıl Psikolojiyi bitirdim" ani bir sessizlik yarandı. Onu bozan ise Jeongin oldu. "Voah. Psikolojiyi bitirdin ve garson olarak mı çalışıyordun? Bu hiç adil değil"

"Kendi işimi yapamayacağımı biliyordum bölümü seçerken" Cecilia saati kontrol ettikten sonra sessizce odayı terk etmiş Sehyoon'un odasına doğru yürümeye başlamıştı. Odanın önüne geldiğinde kafasına iğrenç bir ağrının saplandığını hissediyor. İçeri kapını çalmadan dalıyor. "Geldim" Sehyoon masasından kalkıp kollarını iki yana açarak Cecilia'yı karşılıyor.
"Meleğum" Küçük olan susuyor sadece. Ne söylese ne yapsa anlamsız. Sehyoon küçüğün yanına gelip onu sarmalıyor. Eli kalçasına kayıyor ve onu sıkıyor. Cecilia kendisini Sehyoon'un elinden kurtarıyor. Artık bıkmıştı. Susmayacaktı. Korkacak bir şeyi yoktu. Bu iğrenç koşullar altında çalıştığı işi istemiyordu. Sehyoon'un ona verdiği hiç bir şeyi istemiyordu. Tek yaptığı onu- Ceciliayı Cecilia'nın tabiri ile kirletmekti. "Dokunma bana" Sehyoon kendisine karşı gelindiğini görünce sinirleniyor. "Buna sen karar vermiyorsun"

"Masumiyetimi çaldın, hayatımı kirlettin. Bu kadarına nasıl cüret edersin? İstemiyorum. Bana verdiğin işi de, bu hayatı da istemiyorum. Ben her şeyin karşılığını ödedim. Masumiyetimle, hayallerimle ödedim. Senin olmayanı alabileceğini sandın..." Sehyoon daha fazla konuşmasına izin vermiyor yüzüne tokatı geçiriyor. Cecilia sersemliyor. Düşmemek için koltuktan tutundu. Pes etmiyor. "Harika bir insan dedi insanlar senin için, ben yatakta tek başıma ağlarken" Yediği diğer darbe onu yere düşürmüştü. "Sen artık kirlendin. Benim dünyama aitsin" dedikten sonra karnına tekmeyi geçiriyor. "Bu acıyı istemiyorum"

Beauty Of Sadness Where stories live. Discover now