IV : À l'improviste

6 2 1
                                    

10 ağustos, 1992Saat: 08

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

10 ağustos, 1992
Saat: 08.00
Korea, Gangnam
Siyeon sabaha kadar Ceciliayı beklemişti. Eve gelmediği ilk geceydi. Kapının çalınması ile hızla ayağa kalkıp kapıyı açtı. "Ce..Cecilia?" Hiç tanımadığı birisinin omzunda yarı ayık şekildeydi. Ceciliayı hızlıca yabancı adamdan alarak kucağına almıştı. "Şey siz kimsiniz?"

"Sokakta karşılaştık. Birlikte sohbet edip biraz içtik. Çok fazla içtiği için ondan evinin adresini sordum, oda bana burayı teklif etti" mahçup şekilde gülerken eliyle saçını karıştırdı. "İçeri geçin, bir fincan sıcak kahve için. Sonra ise gidersiniz"

"Nasıl olur ki?" Siyeon kucağındaki bedenin saçlarını okşuyordu. "Hadi geçin içeri"

"Taksinin parasını ödeyip hemen geliyorum efendim" Siyeon kapıyı açık bırakıp içeri geçti. Kucağındaki bedeni dikkatle yatağa yatırdı. Yüzüne yapışan saç tellerini kulağının arkasına yerleştiriyor. Makyajını siliyor. Küçüğün yüzündeki ifade Siyeonu tedirgin ediyordu.

Bir şey mi oldu?

Üzerini değiştirirken vücudundaki izler ilk gözüne çarpan şey oluyor. Nefes alış verişi düzensizleşiyor. Dehşet dolu bakışlarla bakıyor küçüğüne. Vücudunu tamamen çıplak bıraktığında göz yaşlarına hakim olamıyor.

Bebeğim....

Üzerine pijamalarını üzerine geçirdi sonra hızla odayı terk ediyor. Mutfağa gidip soğuk su içiyor. Kendisi ve misafiri için kahve yapıp salona geçiyor. "Siz deminden beri orada öylece durarak beklediniz mi?" burnunu çekti. Masaya kahve dolu bardakları bıraktı ve sigara yaktı. "Geçin oturun, çekinmeyin" Yabancı masada yerini aldı. Kendisi için yapılan kahveyi içerken konuştu. "Monica Lee olmalısınız öyle değil mi? Gözlerim beni yanıltıyor olmalı"

"Oh.. Siyeon olarak seslene bilirsin"

"Sizde bana Minho olarak seslene bilirsiniz" Siyeon gencin ne dediğine zar zor odaklanıyor. Aklı Ceciliadaydı. "Ona ne oldu biliyor musun?" Ceciliayı öyle gördükten sonra aklında milyon tane senaryo canlandı ve hiç birisinin gerçek olmamasını umut etti. "Malesef. Çok mu kötü?" Minho bir anda duraksadı. Siyeon'un arkasında duran genci inceledi. Ne kadar zamandır orada olduğunu düşündü. Siyeon arkasına döndü. "Ciliam!" Cecilia Siyeon'un kucağına oturarak kafasını boynuna gömdü.

Bebek gibi

"Ben artık gide-" Siyeon Minho'nun konuşmasını böldü "Otursana. Birazdan şehire gitmem gerekiyor zaten. Ben seni gitmeli olduğun yere bırakırım" Minho hic bir şey söylemedi. Kahvesini içti. "Cecilia tatlım bir şey mi oldu? Canın acıyor mu? Vücudunda ki morlukları gördüm senin için çok endişelendim. Gece eve gelmemenden bahsetmiyorum bile" Cecilia telaşla kafasını kaldırdı. "Ah ş-şey" ellerinin titremesine engel olamıyor "geçen bahs ettiğim kız ile kavga ederken merdivenden düştüm. M-merak etme. Sehyoon, o benimle çok iyi ilgilendi, ilgilendi" Cecilia konuşurken Sehyoon'un onunla ilgilenmesi konusunda ima ederken Siyeon bunu anlamamıştı. Minho'nun ise tahminleri vardı. "Bu nasıl olabilir? Haddini bu kadar nasıl aşabilir?"

Beauty Of Sadness Where stories live. Discover now