[03]

65 15 56
                                    

(Yazardan)

    Jeongyeon uzaktan ikisini endişeli gözlerle izlerken Nayeon'un bakışları o tarafa kayınca saklandığı duvar kenarından daha da geriledi. Bu.  sırada çocuk Nayeon arasında sessizlik sürüyordu. Çocuk Nayeon'u tanımadığı için endişeli ama yardım dolu bakışlarını gönderirken söze girdi.

-Merhaba, ben sanırım yolumu kaybettim. Telefonumun şarjı da olmadığı için kimseye ulaşamıyorum. Rica etsem telefonunuzu kullanabilir miyim?

Nayeon gülümseyip cebinden telefonunu çıkardı ve çocuğa uzattı.

Nayeon "Tabii ki de al bakalım. Sanırım buralarda yenisin."

Çocuk eline aldığı telefonda annesinin numarasını tuşlarken bir yandan da Nayeon'u dinliyordu.

-Evet, annemle buraya yeni taşındık sayılır. Bu yüzden buralara çok hakim değilim.

Çocuk bir yerden çok tanıdık geliyordu sanki daha önce onunla tanışmış gibi hissediyordu. Nayeon bakışlarını etrafta gezdirip tekrar çocuğa çevirdi. Çok temiz ve akıllı bir çocuğa benziyordu.

Nayeon "Senin adın ne bakalım?"

-Minkyu. Sizin adınız nedir?

Nayeon tavşan dişlerini gösterecek kadar geniş gülümsemesiyle elini uzatıp "Nayeon" dedi. Çocuk Nayeon'un elini sıktı ve memnun olduğunu dile getirdi. O an çocuğun çok saygılı bir şekilde büyütüldüğünü düşündü. Nayeon düşüncelerinde dolanırken Minkyu annesinin tuşladığı telefonu açmasını bekliyordu.

(Jeongyeon'dan)

   Telefonum titreyince hemen elimi cebime atıp çıkardım. Ahhh, Minkyu arıyordu. Benden habersiz nasıl tek başına dışarı çıkar. Kaç defa onu bu konuda uyarmıştım. Üstelik Nayeon ile karşılaşması şu an hiç hoş olmamıştı. Şu an oldukça büyümüş olsada Nayeon onu tanıyabilirdi. Endişeli bir şekilde telefonu açtı.

Jeongyeon "Efendim, Minkyu?"

Minkyu "Anne, biliyorum kızacaksın ama şu an nerede olduğumu bilmiyorum.

Jeongyeon "Sa-"

Minkyu "Anne... Lütfen yine başlama. Tamam, biliyorum. Sana haber vermeden tek başıma dışarı çıkmamalıydım."

Jeongyeon "Wow, demek bunu bilmene rağmen çıktın." Cevabını bilmeme rağmen Minkyu anlamasın diye yine de sordum. "Peki kimin telefonundan arıyorsun. Şu an iyisin de mi?"

Minkyu "Merak etme, iyiyim. Sokakta bir abladan telefonunu kullanmayı rica ettim ve o da bana yardımcı oldu."

Jeongyeon "Ohhh, peki... Seni almaya Yeri teyzeni göndereceğim. Orada o abladan rica et ve seninle beklesin. Hemen geliyor."

Minkyu "Anne... Neden sen gelmiyorsun da Yeri teyzemi gönderiyorsun?"

Jeongyeon "Kafe şu an çok dolu ve iş ortaklarımız birazdan burada olacaklar. Bu yüzden şu an buradan ayrılamam balım. Lütfen dediklerime uy ve bana nerede olduğunuzu tarif et"

Minkyu "Peki... Burada Vulnerable diye tatlıcı dükkanı var. Sokak ismi de Lilith. Biz abla ile o tatlıcının önündeyiz."

Jeongyeon "Anladım tatlım. O zaman şimdilik görüşürüz ve kendine dikkat et. Bifkaç dakikaya Yeri Teyzen orada olacak"

Minkyu "Tamam anne. Görüşürüz."

Konuşmayı bitirdiğimiz an derin bir nefes aldım. Başıma bir bela daha almak en son isteyeceğim şeylerden biriydi. Ama Minkyu şu an güvendeydi. Bu açıdan bakarsam bu iyi... Ya başına kötü bir şey gelseydi ya da bir manyağa denk gelseydi. O zaman ben ne yapardım. Bazen beni gerçekten çileden çıkartıyor. Düşüncelerimden şu an uzaklaşmayı deneyip Yeri'nin numarasını tuşladım. Çok beklemeden karşıdaki enerjik ses ile kulağım şenlendi.

korku (michaeng)Where stories live. Discover now