*25*

1.5K 220 44
                                    



"Ondan nasıl vazgeçeceksin peki?"

Hande, bakışlarını elindeki bardağın içindeki beyaz sıvıdan ayırmadan gülümsedi. Bir soru insanın canını bu kadar yakabilir miydi diye düşündü. Bardağı masadan kaldırdığı gibi içindekini yarıladı.

"Yavaş iç be çarpmasın sonra?"

Diğer sorusundan farklı olarak bu sorusuna karşı tepkisiz kalmadan bardağı tekrar masaya geri bıraktığında gözlerini devirerek arkadaşına baktı. Bu bakış Bekir için yeterliydi. Alayla sırıtırken elini havaya kaldırarak, "Boyumun ölçüsünü aldım," diye mırıldandı.

"Ez qet nikarim dev jê berdim."
(Ondan asla vazgeçemem)

Bir anda sesli düşündüğü yanıtı dudaklarının arasından fırladığında Bekir elini omuzuna bırakarak güç verircesine sıktı.

"Ben sadece vazgeçmek zorunda bırakıldım. İkinci kez."

Nadiren ağlardı. Bugüne kadar da sadece Bekir görmüştü gözyaşlarını. O da o malum gün kaybettiğini ilk kez anladığında sıkışmışlık duygusunun pençelerinde ezilirken, ruhu sabredemeyecek kadar daralırken bırakmıştı kendini. Şimdi yine aynı durumdaydı. Ancak bu seferki tamamen farklıydı. Ötekine bir şekilde dayanmıştı ama onu daha yeni tanımasına rağmen yokluğuna alışabileceğini sanmıyordu.

"Seni seviyor gibi görünüyor Hande, emin misin?" diye sordu Bekir bir kez daha ve Hande hızlı, öfkeli bir şekilde elinin tersiyle yanağını silerken yüzündeki tiksintiyle konuştu.

"Eminim. Hangi kadın vajinasının içinde penis olan birini normal bir erkeğe tercih etmek ister ki?"

Titreyen ellerini örgülü saçlarının arasından geçirdiğinde yüzündeki tiksinti daha da büyüdü. İlk defa kendiyle ilgili düşüncelerini açık bir şekilde dile getiriyor, bir nevi olduğu şeyle yüzleşiyordu.

"Ne olduğumu bile bilmiyorum. Evde kardeşlerim bana seslenirken abla mı abi mi desin bilemiyorlar bile, yüzüme bakan boş bakışlar nefesimi kesiyor anlıyor musun?"

Yüzünü dönüp Bekire baktığında yanağındaki ıslaklığı artık silemez haldeydi. İç çekerek konuşsa da Bekir söylediği her kelimeyi anlıyordu.

"Gece uyuduğunda farkında olmadığını düşünürken annenin saçlarını okşayıp keşke normal bir erkek olarak doğmuş olsaydın. O zaman bu kadar acı çekmek zorunda kalmazdık demesi ne kadar acı bir şeydir bilmiyorsun."

Bekirin yeni doldurduğu rakı bardağını bir kez daha fondip  yaparken arkadaşı bu sefer onu uyarmadı. Sabırla bardağı yeniden doldurdu.

"Kendimi bildim bileli aynaya bakmadım ben. Odamda tek bir ayna bile yok. Ben kendimden bu kadar nefret ederken sence birinin beni sevdiğine inanabilir miyim?"

Hayır anlamında kafasını sağa sola sallarken Bekirin gözleri de ıslaktı. Elini uzatıp bir kez daha Hande'nin omuzunu sıktı. "Geliyorlar, toparlan," dedi kafasıyla serasının uzağında kalan evlerinden çıkan ikiliyi gösterirken.

Hande, anında omuzlarını dikleştirerek ellerinin arkasıyla gözyaşlarını kuruladı.

"Afiyet olsun."

Bekirin karısının söylediği sözlere karşı Hande kafasını kibarca sallayarak gülümsedi. Bakışlarını kaydırıp hala ayakta sol tarafında duran Zehra'ya bakamıyordu. Tuhaf bir şekilde onunla göz göze geldiği an Zehra'nın sanki ağladığını öğreneceğini hissediyordu. Bu ihtimal ödünü koparmıyor değildi. Onun gözünde iyice korkak, sefil birine dönüşmek istemiyordu. Fakat yanılıyordu. Zehra'nın onun ağladığını görebilmesi için gözleriyle göz göze gelmesine ihtiyacı yoktu. Kızaran yanağından ve kirpiklerinin ıslaklığından ağladığını hissedebiliyordu. Kendi utancına bağlıyordu bu durumu. İçi Hande'yi hayal kırıklığına uğratmanın verdiği vicdan azabıyla kavruluyordu.

SUEDA / gxg / g!pWhere stories live. Discover now