*13*

1.7K 204 38
                                    

Çok beklediniz kıyamam. Neredeyse bir ay beklettim üzgünüm İstanbul'a döndüm ve adapte olmaya çalışıyorum. Sürekli koşturmaca halinde olduğumdan dolayı kafamı toplayamıyorum ve dolayısıyla da kurguların bölümleri gecikiyor. Sabırla bekleyip okuyacak olanlara keyifli okumalar dilerim...

Tam bu kurguluk bir şarkı bırakıyorum size, keyifli dinlemeler olsun :)










Ertesi gün sabah her iki kadın için de felaketten uzak, durağan bir şekilde açılmıştı. İlk önce Zehra uyanmıştı ve genç kız bedeninin ateşler içinde yanmadığını hisseder hissetmez aklına gelen isimle daha henüz gözlerini bile açmadan gülümsemişti. Hande! Bu eve gelirken yüzüne bile bakmaya tahammül edemediği o kişi hayatını kurtarmıştı...

Onu görmek için yatakta yüzünü sağına döndüğünde Hande'yi yer yatağında bulamadı. Çünkü orada değildi, yatağını hiç açmamıştı bile. Bakışları Hande'nin yatağın köşesinde duran yorgan ve katlanmış döşeğinden kendi yattığı yatağının köşesine sinmiş görüntüsüne kaydı. Hande, Zehra'nın uyuduğu yatağın bir köşesine kafasını yaslamış yerde öylece oturur pozisyonda uyuyakalmıştı. Bu manzara karşısında Zehra'nın kaşları derinden çatıldı. Hande, bu çatı altındaki herkese karşı öyle merhametliydi ki, farkında olmadan kendi kul hakkına giriyordu. Bir insanın en büyük işlediği günahlardan biriydi kendi kul hakkına girmesi... Herkese yeteceğim derken kendinden çalması ve Hande de göz göre göre kendine bunu yapıyordu.

Zehra, yatakta doğrularak, elini yatağın köşesine doğru kafasını yaslayan kadının yüzüne yaklaştırdı ve onu uyandırmayacak kadar hafif bir dokunuşla çenesinin köşeli çizgisini okşadı. Kesin gece boyu onu kontrol etmiş ve başucundan ayrılmamıştı. Gözaltındaki koyu halkalar sabaha karşı yorgunluktan sızdığının bariz göstergesiydi ve Zehra iç çekmeden edemiyordu. Bu kadar iyiliğin karşılığını ona nasıl ödeyecekti?

Daldığı için dokunuşu sertleşmiş olacaktı ki parmaklarının altında hissettiği ten kıpırdandığında Zehra'nın gözlerinin önündeki hayali manzara dağıldı ve yerini uyanmakta olan Hande'nin görüntüsü aldı.

"Günaydın, erkencisin?"

Hande, sağ eliyle boynunun arkasını tuttuğunda Zehra'nın bakışları kadının acıyla buruşturduğu yüzünde dolaştı. Kafasını sağa sola sallarken dudaklarının altından mırıldanmamak için güçlükle tuttu kendini. Önündeki koca kadın zaman zaman küçük bir çocuğa dönüşebiliyordu. "Gel buraya," dedi, eliyle yatağın önüne hafifçe vurarak. Hande, bakışlarını gözlerine kaydırdığında Zehra haylaz çocuğu azarlar gibi bir bakışla ona bakarak kafasını sağa sola salladı. Uzanıp arkasından yastığını kaptığı gibi kucağına bıraktı ve Hande'ye yatağa çıkıp yüzüstü yastığın üzerine yatmasını söyledi. Genç kadın ilk başta tepkisiz bir şekilde ona öylece bakakalsa da Zehra'nın, "Hadisene," uyarısı üzerine yatağa yatarak dediği gibi yüzünü kucağındaki yastığa bıraktı. Gece boyunca onun üzerinde uyuduğu yastık şu anda Hande'nin yüzünün üzerindeydi ve soluduğu her nefes yastıktaki tanıdık kokuya karışıyordu.

"Ensen taşlaşmış resmen, aferin gerçekten."

Sinirle homurdanarak parmaklarını omurga kemiğinin her iki yanına yerleştirdi ve başparmaklarını aşağıya doğru kaydırdığında Hande'nin dudaklarından boğuk bir inleme döküldü. "Çok mu acıyor?" Zehra, parmaklarının hareketini durdurarak Hande'den gelecek olan cevabı bekledi ve ellerinin altındaki kadın dönüp ona bakmadan kafasını iki yana oynatarak, "Aksine dokunuşun çok iyi geliyor," diye yanıtladı. Bu cevap istemsizce Zehra'nın yüzünü kızarttı oysaki Hande'nin farklı bir amaçla bunu söylemediğini çok iyi biliyordu. Yine de tenine dokunduğu her an eskisi gibi tuhaf hissetmediğini fark edebiliyordu. Eskiden olsa zorunda kaldığı bu evlilikte tam olarak cinsiyeti oturmamış biriyle birlikte olmanın düşüncesine bile katlanamazdı ama şimdi ona dokunmak nedensizce her şeyden daha fazla doğru hissettiriyordu. Her ne kadar Zehra eğitim almamış, kendini geliştirme fırsatı yakalamamış olsa da içindeki insani duygular mantığına karşı gelerek beraber zaman geçirdikleri son birkaç günde onu dokunuşunun altında rahatlayan kadına doğru itiyordu. Bunun düşüncesi bile yüzünü kızartıyordu ancak insan kendine yalan söyleyemezdi değil mi? Zehra ona çoktan alışmıştı. Kemal'la onu sık sık kıyaslamağa başlamıştı ve çocukluk aşkı onu her düşünmeye kalkıştığında yanında silueti beliren Hande'nin görüntüsü karşısında silikleşerek yok oluyordu. İkisini kıyaslayamıyordu bile çünkü içten içe ikisinin kıyaslanacak tarafı olmadığını çok iyi biliyordu. Kemal, dürüst ve onun zamanında ona gösterdiği sevgisine layık olan bir adam değildi ancak Hande ona göstermediği sevgiden bile fazlasına layıktı. Hande, karşılık beklemeden iyilik yapıyordu ve Zehra zamanında Kemal'le yaşadıklarını Hande'yle yaşamış olsaydı onun şartlar her ne olursa olsun elini Kemal gibi korkaklık yapıp bırakmayacağını çok iyi biliyordu.

SUEDA / gxg / g!pHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin