[18] Like we're arranging?

En başından başla
                                        

''Şuan bir kıskançlık duygusu içindesin.'' Jin arkadaşının yanına gelerek duvara yaslandı ve kanatlarını eli ile hafif taradı. Bir kaç tüyünü düzeltirken Jimin yumruklu ellerini serbest bırakarak gözlerini bir kaç defa kırpıştırdı. Bu duygudan hiç hoşlanmamıştı. Gözlerini bir türlü Yoongi'den ve meleklerde ayıramıyordu.

Yavaşça Yoongi'nin kendisini göreceği bir alan seçerek duvara yaslandı ve kollarını göğsüne birleştirdi. Sadece fark etmesini bekleyecekti fakat fark edecek gibi durmuyordu. O kadar meleğin içinde neden kendisini fark etsin ki diye bile düşünmüştü. O kadar öfke ile dolmuştu ki dişini sertçe alt dudağına geçirmişti. Kanatları iki yana açılırken sarı saçları alnına düşmüş ve bir ayağını duvara yerleştirmişti. Ve o sıra Yoongi'nin dikkatini çekmişti.

Yoongi karşısındaki meleğin anlattıklarını artık duymamaya başlamıştı çünkü Jimin'in duvara yaslanışı ve öfkeli suratı çok fazla dikkatini çekmişti. Buraya gelmesinin asıl amacı da Jimin içindi. Onu istiyordu. Hem de iliklerine kadar. Yavaşça karşısında ki meleğin omuzundan tutarak yavaşça geriye iterek Jimin'in yanına doğru heyecanla ilerlemeye başlamıştı. Onun o güzel kokusu şimdiden burnuna dolmuştu. Ona dokunmak ve öpmek için can atıyordu. Oysa Jimin sadece konuşacaktı onunla. Bu sefer şeytana karşı koyacaktı. Onun öpüşlerine ve dokunuşlarına kanmayacaktı.

''Güzelim.'' Yoongi meleğin saçlarına dokunacağı sıra melek ayaklarını ve sırtını duvardan çekerek hızlı adımlarla ilerlemeye başladı. Umuyordu ki peşinden geleceğini ve de geliyordu. Ne kadar şaşkın olabildiğini düşünebiliyordu. O öpmeye doyamadığı dudakları şaşkınlıktan aralandığını tahmin edebiliyordu Jimin.

''Jimin? Nereye?'' Yoongi merakla arkadan Jimin'i takip ederken melek merdivenlere yönelmişti. Onu odasına götürecekti çünkü en rahat konuşabileceği yerdi. Jimin tek kelime dahi etmeden koridora girerken etrafına bakınmayı da ihmal etmedi. Herkesin aşağıda olduğunu biliyordu. Birazdan lider Jungkook'un tüm şeytanları kovacağını bildiğinden Yoongi ile konuşması gerekiyordu. 

Jimin odasına girdiğinde Hoseok'u kontrol etmek için odaya göz attı. O yoktu ve bu durumda odada olup uyuması saçma olurdu. Yavaşça kapıyı araladı ve şeytanın girmesini bekledi. Yoongi ağır adımlarla içeri girerken etrafını süzmeyi de ihmal etmemişti. Kendi odasına bakıldığında ne kadar düzensiz biri olduğunu anlamıştı. Tam pencerenin karşısında kendi şatoları gözüküyordu. Meleğin oraya oturup geceler boyu şatoyu izlediği yerdi pencere.

''Ben yani, seninle konuşmalıyım Yoongi hyung.'' Jimin tedirgin bir şekilde parmağı ile oynarken şeytan duyduğu tiz ve ince sese kocaman yutkunarak arkasını dönmüştü. Islaktı ve bu görüntüsü Jimin'e çok seksi gelmişti. Kendine hakim olmalıydı. Onun oyununa düşmeyecekti yine. Ama vücudu deli gibi yanıyordu. Şeytanın kendisine dokunmasını şuan o kadar istiyordu ki.

Aşağıdaki sesler biraz azalırken Yoongi kollarını göğsüne birleştirmişti. ''Geçen konuşmuştuk Jimin. Geçen konuşmamızı tekrarlayacaksan hiç konuşma bence.'' Yoongi iç çekti ve ağır adımlarla pencereye doğru ilerledi. Biliyordu. Her şeyin farkındaydı. Eğer ona aşık olursa ölümden kurtulacaktı. Yoongi daha önce hiç aşk duygusu tatmadığı için anlamıyordu Jimin'e olan duygularını. 

Melek hızlıca kollarını şeytanın beline dolayarak arkadan ona sıkıca sarıldı. Tombul yanakları şeytanın sırtına yapıştırmış ve gözlerini sıkıca yummuştu. ''Ama ben sana aşığım. Sende bana aşık ol lütfen.'' Yoongi dişini alt dudağına bastırdığında gözlerini dışarıdaki yağmurdan çekerek karnındaki minik ellere bakındı.  

Aralarındaki sessizlik artarken şeytan yavaşça arkasına döndü ve meleğin tam karşısına geçti. Jimin'in minik gözleri şimdiden dolmuştu ve taşmak için hazırlanıyordu. Yoongi onun üzülmesine dayanamıyordu. Evet ona karşı farklı bir duydu besliyordu fakat bu duygunun aşk olabileceğine emin değildi. Ona yalan söylemek istemiyordu. Yalan söyleyecek en son kişiydi Jimin

''Bana zaman tanımanı istiyorum. Sana aşık olacağım.''

''Ama bu zaman tanımıyor bize.'' Jimin eli ile boynundaki mührü gösterdiğinde gözyaşları yavaş yavaş yüzünden süzülmüştü. Üstelik mühür büyüdükçe canı da acımaya başlamıştı. Bazen boynunu hareket edemeyecek duruma gelmişti. Jimin, Yoongi ile ölmek istemiyordu. Onunla yaşayacağı iyi ve güzel günleri vardı. Tanrıya şimdiden yalvaracak gibiydi. 

Yoongi yavaşça dudaklarını meleğin boynunda gezdirerek mühre küçük bir öpücük kondurmuştu. Boynundaki bu dudaklar meleğe huzur vermişti şimdiden. O kadar rahatlamıştı ki kollarını istemsizce onun boynuna dolamıştı. Kendi de Yoongi gibi yaparak burnunu boynuna bastırıp şeytanın kokusunu içine çekti. Onun olan her şey kendisini rahatlatıyor. Varlığı bile. 

Şeytan meleğin kalçasından tutarak onu yavaşça kucağına alıp sıkıca sarılmıştı. ''Boynundaki mührü çok iyi sakla. Senin zarar görmeni asla istemiyorum meleğim.'' Yoongi sessiz bir şekilde fısıldadığında meleğin ince belini okşadı. Onu kucağına aldığı için beyaz kıyafeti yukarı sıyrılmış ve çıplak kalçası gözükmüştü. Jimin bundan asla rahatsız değildi. 

''Tamam hyung'' Jimin şeytanın boynundaki kollarını daha da sıkıştırarak kafasını omuzuna yerleştirdi. Her şey yoluna giriyordu ve Jimin bunun farkındaydı. İkisi en iyi şekilde başaracaktı birbirlerine ait olmayı. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
mockingbird ㄨ yoonmin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin