[18] Like we're arranging?

Start from the beginning
                                        

''Elime sen geçeceksin. Sadece sen.'' Taehyung dudaklarını meleğin kulağından çekerek dudaklarına ulaşmaya çalıştı fakat Jungkook hızlıca kendine gelerek onu itmeye çalıştı. Şeytanın güçlü kollarını bunu engelliyordu fakat en sonunda başarıp onu geriye itmişti. Geriye doğru tökezleyen Taehyung ona sırıtarak bakıyordu. 

''Defol git!'' Jungkook koridorda hızlı adımlarla ilerlerken merdivenlere doğru yöneldi. Meleklerini merak ediyordu. Şeytanların onlara zarar vermesinden korkuyordu. Taehyung'un kazanmasından nefret ediyordu. Hatta meleklerin şatosunda şeytanların dolaşmasından oldukça rahatsız olmuştu.

Melek merdivenlerden ikişer indiğinde gördüğü manzara yutkunmasını sağlamıştı. Boğazında oluşan yutkunma ile hafif öksürmeye çalışmıştı. Melekleri şeytanların her biriyle konuştuklarını görüyordu. Bu kadar erken beklemiyordu. Korkmaları gerektiğini düşünüyordu ama onlar tam tersi onlara daha yakındı. Bir anda değişmelerin nedenini çok merak ediyordu.

''Gördün mü? Onlar bizden önce vermiş kararlarını.''

Jungkook boynunda hissettiği o derin ses ile hızlıca arkasını dönmüştü. Ani hareket ettiğini için bir ayağı takılmış merdivenlerden yuvarlandı ve yuvarlanacaktı. Fakat onu güçlü kollar kurtarmıştı. Şeytan meleğin ince belini kavrarken Jungkook kollarını refleks olarak onun boynuna dolamıştı. Birbirinden deli gibi hoşlanan ama bunu kabullenmeyen bir melek vardı. Yakın oldukları sürece çok uzun sürmeyecekti ayrı kalmaları. 

Jimin bunca şeytanların ve meleklerin arasından Yoongi'yi bulamaya çalışıyordu. Eline bir fırsat geçmişti onunla görüşmek için ve bunu ayakları ile tepmek istemiyordu. Bir an önce Yoongi'i bulması gerekliydi. Hala şuan ki olan olayları anlayamıyordu. Ne durumda olduğunu dahi bilmiyordu. Etrafında çok fazla şeytan vardı. Oysa sınırı geçmenin yasak olduğu bir şatoda bir sürü şeytan vardı. Durumların hiç olmadığını gösteriyordu bu da.

''Bulabildin mi Yoongi'i?'' Jin hızlıca Jimin'in arkasından gelerek omuzunu tutmuştu. Jimin tekrar kafasını etrafında gezdirdi ve kaşlarını hafif çattı. Yoongi'nin etrafta olmaması onu meleği biraz tedirgin olmasına neden olmuştu.

''Bulamadım. Sanırım şeytanların şatosunda.'' Jimin düşünceli bir şekilde konuştuğunda son kez gözlerini etrafındaki şeytanlara çevirmişti. Her şeyden çok şeytanları meleklerin şatosunda olmasında değil de, meleklerin bir anda şeytanlara ilgi duymasına şaşırmıştı. Oysa çok fazla korkarlardı. İsimlerini duymaları onların korkmasına bile yetiyordu. 

Kapının önünde aşina oldukları iki beden iliştiğinde Jin hızlıca dirseği ile meleğin kolunu dürttü. Jimin dişini alt dudağına bastırdı ve hafif sırıtarak kollarını göğsüne birleştirdi. ''Gördüm. Yoongi ile Namjoon.'' İki şeytan saçları ve kanatları ıslak bir şekilde kapının önünde durarak etrafına bakınıyorlardı. Sanırım onlarda birilerini aramakla meşgul gibiydiler. Yoongi ıslak saçlarını iki yana savurarak kurulamaya çalışırken Jimin onu heyecanla izliyordu. Fakat bir kaş melek onların tam karşısında durmuş bir şeyler konuşmaya başlamışlardı. Üstelik Jimin'in en nefret ettiği o üst sınıftan ili melek idi. 

Melek minik ellerini yumruk haline getirdiğinde ağır adımlarla pencerenin yanına doğru ilerledi. O iki melek samimi bir şekilde bir şeyler anlatırken Yoongi ile Namjoon dikkatle dinliyorlardı. Jimin ilk defa kıskançlık duyguları hissetmeye başlamıştı fakat bu duygunun nasıl çıktığını dahi bilmiyordu. Birden bire sinirinin çıkması onu şaşırtsa da kendine hakim olamıyordu.

mockingbird ㄨ yoonmin ✓Where stories live. Discover now