Sirius'un Hikaye Evreni

Denizkızı ve Kral

Adı bilinmeyen uzak bir ülkede, okyanus bakışlı bir kral varmış. Merhamet dolu bir kalp taşır, halkı da onu sever ve hep mutlu olmasını istermiş. Öte yandan kralın topraklarının bittiği yerde başlayan okyanusun derinliklerinde, kendi gibi kıpır kıpır saçları, pırıl pırıl pulları ile gök yüzlü bir denizkızı yaşarmış. Bir gece #denizkızı kayalıkların orada yıldızları seyrederken, okyanusu hasretle izleyen kralı görüp aşık olmuş, ve her gece onu görebilmek için kayalıklara gitmeye başlamış. Günlerce, haftalarca izlemiş. Bir dolunay gecesi karar vermiş onunla konuşmaya. İkisi de göz göze gelmenin heyecanıyla donakalmış ilk başta. "Ne güzel, her gün bu uçsuz bucaksız göğü ve yıldızları izleyebiliyorsun." demiş denizkızı. Kral gülümsemiş. "Sen de okyanusun sonsuz derinliklerinde ve rengarenk dünyasında yaşıyorsun. Kim bilir her gün neler görüyorsun!" Her gece buluşup, birbirlerine kendi dünyalarını anlatmaya karar vermişler. Anlattıkça da bir öteki dünyaya duydukları özlemi ve aşkı gideriyor, buluşmalarını iple çekiyorlarmış.Topraklarını bırakamayan #kral ile okyanusu olmadan yaşayamayan denizkızının yıllar boyu süren bu sohbetleri, onların yüreklerini birleştirmiş olsa da buluşmaları artık ikisini de yormaya başlamış.
Birbirlerinden bir gün bile ayrılmayan okyanus gözlü ile gök yüzlü, en sonunda dertlerini evrene danışmaya karar vermişler. Yıldızların en parlak olduğu gecelerden birinde, okyanus kenarında el ele tutuşarak, göğün en
parlak yıldızına doğru kalplerinden geçen dilekleri fısıldamaya başlamış, yavaşça benliklerini yitirmiş ve
gecenin karanlığına karışarak ortadan kaybolmuşlar.
Sonraki sabah, garip bir manzaraya uyanmış insanlar. Tüm #okyanus şeridi, suyun üzerinde salınan capcanlı yaprakları, toprağı tutan güçlü kökleriyle nilüfer ciceklerivle kaplıvmis! O günden itibaren apayrı dünyalara sahip her sevdalı, gecenin en parlak yıldızını bulup, nilüfer çiçekleri arasında el ele tutuşur ve yüreklerini evrene açarak dileklerini dilerlermiş.