9. Bölüm

12.5K 792 243
                                    

Bölüm şarkımız
(Özgürken sen - Ozbi)

Keyifli okumalar dilerim 🌈

Sıcak bir duşun ardından yavaşça banyodan çıkıp Hülya hanımın bana ayırdığı kıyafetleri odaya girip giyinmeye başladım. Siyah bir şalvar ve beyaz hafif dar beyaz badi ve üzerine beyaz papatyalı bir hırka vermişti. Papatyaları görünce istemsizce gülümsedim. Uzun zamandır çiçek görmüyordum ve bu görüntü beni mutlu etmişti. En son saçlarımı kenarda duran saç kurutma makinasıyla kurutup hızlıca bağladım ve kenardaki siyah yazmayı da başıma örtüp Hülya hanımın yanına doğru gittim. Hülya hanım beni görünce gülümsedi ve bana elindeki bardağı uzatıp ''ıhlamur.'' Dedi. Hafif bir tebessüm ile uzattığı bardağı elime alıp '' teşekkürler.'' Dedim sessizce. Hülya hanım ''gel şöyle gecelim. '' dedi ve cam kenarına yakın iki adet tekli koltuğa oturduk elimizdeki kupa bardaklarını da tam ortadaki sehpaya bıraktık.

Hülya hanım gözlerini bana dikerek ''nasıl hissediyorsun?'' diye sormasıyla dikkatimi ona verip dudaklarımı hızlıca yalayıp Hülya hanıma cevap verdim ''gayet iyi.''

Hülya hanım ''ben de gayet iyi hissediyorum. '' dedi imalı bir şekilde.

Mahcup bir şekilde dudaklarımı birbirine bastırıp ''çok özür dilerim. Kafam çok dolu. Sormayı unuttum affedersiniz.'' Dedim üzgün olduğumu belli etmek adına.

Hülya hanım bana güldü ve ıhlamur çayından bir yudum alıp bardağını geri sehpaya bırakıp ''sorun değil sorun değil. Fark ettim zaten kafanın karışık ve dolu olduğunu. Anlatmak ister misin?'' diye sorduğunda derin bir nefes aldım ve ''aslında... Aslında aklım annemlerde. Yani bazen yaptığım bu şeyden emin olamıyorum. Doğru bir karar mıydı yoksa hayatımın en büyük yanlışımaydı emin olamıyorum ve geddikçe bu yaptığım şeyden dolayı pişman oluyormuşum gibi hissediyorum. '' dedim

Hülya hanım beni büyük bir ilgiyle dinledikten sonra derin bir nefes alıp verdi ve bana vücudunu çevirerek ''böyle hissetmenin sebebi onları özlüyor olman. Aslında bakacak olursak bu yaptığınız yanlıştı evet ama bir kere yapmışsınız ve artık geri dönüşü yok. Burada üzülüp pişman olmak yerine kabullenip ailen ile tekrar görüşmek için elinden geleni yapmalısın.'' Dedi bana akıl vererek.

''haklısınız ama ben köyüme dönmek zaten istemiyorum ama buraya da alışamadım. Yani aslında bakarsanız en başında böyle bir yere geleceğimi bilmiyordum. Benim için de sürpriz oldu.'' Dedim gülümseyerek.

Hülya hanım ''anlatmak ister misin?'' diye sorduğunda kaşlarımı çatıp ''neyi?'' diye sordum anlamayarak.

Hülya hanım ''köyünü, aileni yani oradaki yaşamını?'' diye sorduğunda bakışlarımı Hülya hanımdan çekip dışarıya odakladım ve yutkunup derin bir nefes aldım ''benim köyüm ne çok büyük ne çok küçüktür ama insanlar birbirleriyle içli dışlıdır....Uzaktan bakıldığına ne kadar sevecen ve cana yakın gibi görünseler de çok çağ dışı bir köydür aslında...'' dedim kısaca.

Hülya hanım şaşkınca bana baktı ve ''böyle deyince daha fazla merak ettim diyebilirim.'' Dediğinde gülümsedim ve bizim koy hakkında biraz daha bilgi vermeye başladım ''eee... Orada erkek nüfusu daha fazladır ve kadınlardan önce erkekler gelir. Köyün halkı ki buna kadınlar da dâhil şuna inanıyorlar 'kadın erkek içindir' bu bizim köyün sloganı gibi bir şeydir. Mesela kız çocukları sadece liseye kadar okutulur üniversiteyi sen ya gizli gizli okursun ya da hiç okumazsın. Sonra kadın tarlada çalışır erkek ise kahvehanede otururlar akşama kadar, sonra da eve gelirler kadınlardan rapor isterler. Kısaca kadınların köle olarak anılığı bir köyde yaşıyordum ben ve o psikoloji bozan köyden kurtulmak için üniversite okudum. Planım buradan kurtulmaktı ama atanamayınca her şey çöp oldu.'' Dediğimde Hülya hanım heyecan ile ''e sen o zaman babandan gizli gizli okudun üniversiteyi yani?'' dediğinde onu başım ile onaylayıp '' o da şöyle aslında ben dediğiniz gibi üniversite sınavına gizlice girdim ve Ankara üniversitesini kazandım ama babamlara söylemedim belki bir şans olur da babamdan gizli giderim diye çünkü eğer babamlara söyleseydim asla izin vermezlerdi. Çünkü kadınlar okuyamaz dizlerini kırar evde otururlardı. Bir de bizim köyde kadınlar ve erkekler bir araya gelemez. Eğer bir erkek yoldan geçiyorsa kadınlar başlarını aşağıya eğer. Aslında bu sebepten dolayı da kadınlar pek dışarı çıkmaz. Bundan yaklaşık 5 sene önce annem akşam yemeği için 'çeşmeden soğuk su al da gel' demişti. Ben de iki bidonu alıp çeşmeye gittim. Köyün bir kısmı ne kadar bekâr kadınlar ve erkekler bir araya gelemez deseler de genelde gençlerin bir kısmı bu kuraldan nefret ediyor. Haklı olarak tabi. Yani neden bir kızın erkek bir arkadaşı olamaz? Ya da neden bir erkek bir kızla muhabbet edemez? Bu durum neden böyle yerlerde ayıplanır anlamış değilim. Neyse ben çeşmede su doldururken bizim köyün çok sakin bir çocuğu var adı Salih. Salih'le öyle arada karşılaştığımızda gizli gizli muhabbet ederdik ve yine karşılaşınca muhabbete daldık gittik. Babam da kahveden dönerken bizi görmüş. Baya öfkeli geldi yanımıza ve beni kolumdan tuttuğu gibi sürüklercesine eve doğru götürmeye başladı. İşte nasıl böyle bir namussuzluk yaparmışım? Benim edebim ahlakim yok muymuş? Köye rezil mi edecekmişim onları? Canım koca mı istiyormuş falan bir sürü şey saydı ve..." dedim ardından sustum çünkü bu hikâyenin ilerleyişi birazdaha farklıydı bu kısımda çünkü dövmüştü... Babam her zamanki gibi yok yere benim canımı yakmıştı...

Askerim (Kitap Olmayı Hedefliyor)Kde žijí příběhy. Začni objevovat