20. Bölüm- 10 Bin Özel

Start from the beginning
                                    

Ellerini yukamıştın değil mi Alçin?

Muffin kalıplarını yağladın mı Alçin?

Hamuru iyi çırpıyor musun Alçin?

Şeker koymayı unutmadın değil mi Alçin?

Bu adam kesinlikle çok dikkatli biriydi. Evet sonuçta mesleğinden ötürü normal olan buydu ama mutfaktaydık yahu. Mutfak demişken burada işimiz neredeyse bitmişti. Masada oturmuş muffinlerin pişmesini bekliyorduk boş boş. Canım sıkılmaya başlamıştı çünkü bir şey de konuşmuyorduk. Derken çok şükür ki fırının alarmı çaldı, süresi dolmuş olmalıydı. Akgün ile ikimiz gelen sesle refleks olarak fırına bakmıştık, ondan önce davranarak ayağa kalkıp fırının kapağını açtım. İlk başta yoğun buhar yüzüme çarptığı için geri çekilip sonrasında elime gelen herhangi bir bezle tepsiyi fırından çıkarmıştım. O sırada Akgün de bardaklara içecek bir şeyler dolduruyordu. Bana döndüğünde göz göze gelince konuştum.

"Her şey hazırsa geçelim mi içeri?" Kafa sallayıp bardaklarla beraber mutfaktan çıktı. Ben de elimdeki kurabiye, muffin ve birkaç tane daha atıştırmalık olan tabakla beraber onun arkasından oturma odasına geçtim. Tam televizyonun karşısında duran rahat koltuğa oturmuştuk yan yana. Kenarda duran kumandayı eline alıp televizyonu açtıktan sonra birkaç internet sitesine girip tüm Sünger Bob filmlerini önümüze getirdi.

"Hangisini izlemek istersin?" Aslında ben zaten hepsini izlemiştim, bunun için hangisi olduğunun pek de bir önemi yoktu.

"İkinci olanı izleyelim." Kafa sallayıp birkaç düğmeye daha bastıktan sonra gösterdiğim filmi açtı. Henüz başlamamışken boşta kalan kolunu omzuma atarak başımı göğsüne çekti. Sanırım uzun süre sonra kafamı yasladığım en iyi yer Akgün'ün göğsüydü.

Geçen bir buçuk saat sonra film bitmişti, şimdi televizyonda saçma sapan reklam gibi şeyler falan vardı ve benim yavaştan uykum gelmeye başlıyordu. Bu huyumdan nefret ediyordum, sıcak ve rahat bir yer bulduğum anda mayışıyordum. Ne kadar uykumu almış aldığım hiç önemli değildi, günün her saati uyuyabilirdim ki zaten kararan havaya bakılırsa akşam da olmuştu. Geç olmadan eve mi gitseydim acaba? Sonrasında zor olabiliyordu.

"Uyuyor musun ufaklık?" Akgün'ün kulağımın dibindeki fısıltısı ile hafif irkilerek kapalı olan gözlerimi araladım. Gözlerimin kapalı olduğunun farkında bile değildim. İstemsizce uyku pozisyonunu almış olmalıydım. Çünkü koltukta yarı yatar biçimde duruyordum, Akgün'ün gözü de zaten yastık görevi görüyordu. Yerimde hafifçe kıpırdanıp koltuktan destek alarak doğrulmuştum. Bu yaptığımla beraber Akgün ile yüzleriniz arasında neredeyse hiç mesafe kalmamıştı.

Konuşmak için dudağımı yaladığımda bakışlarının kısa bir an oraya düştüğünü fark ettim fakat çok uzun sürmeden hemen gözlerime geri çevirdi.

"Uyumuyordum ama her an uyuyabilir gibiyim, gitsem iyi olacak." Yüzünü geri çekme gereği duymadan göz ucuyla duvardaki saate baktı.

"Saat geç olmuş, bugün burada kalabilirsin."

Sıcacık nefesi konuşması ile beraber dudaklarımı yaladı. Neden geri çekilip aramıza mesafe koymuyordu?

Sen neden koymuyorsun?

Allah kahretmesin ki ben de yapamıyordum, sıcaklığı beni kendine çekiyordu. İçimde uzaklaşmak isteyen en ufak his yoktu, sadece ve sadece daha da yaklaşmak istiyordum. Belki birazcık daha, sonra biraz daha...

Cevap vermediğimi biliyordum ama dilim damağım kurulmuştu, konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim, aklımdan olduk olmadık şeyler geçiyordu ve ben buna engel olamıyordum. İstemeden bakışlarım gözlerinden ayrılıp dudaklarına düştü, yapmamam gereken bir şeydi ama yapmıştım. İradem tamamen bedenimi terk etmişti sanırım.

Dudakları ne kadar güzeldi. Herhangi bir erkeğe kıyasla daha dolgun, daha biçimli ve daha kırmızıydı. Belki de şu an içimde kaynayan hislerden bana öyle geliyordu.

Ne zamandır aynı pozisyonda hareket etmeden duruyorduk böyle? Bir dakika? Beş dakika? Belki de sadece yarım dakika olmuştu. Zaman kavramı uçup gitmişti.

"Alçin." Kısık sesi aklımı başımdan almaya yetiyordu. Bakışlarımı dudaklarından çekmek istedim, gözlerine bakmak istedim fakat yapamadım. Şu an daha çok istediğim bir şey vardı.

Dudaklarına gömülüp nefessiz kalana dek deliler gibi öpüşmek mesela...

"Hm?" O da öyle hissediyor muydu acaba?

Kafama dank etti birden. Evet, o böyle hissetmiyor olabilirdi. Hatta kimi kandırıyordum ki, hissetmiyordu. Neden hissetsindi?

Gözlerimi zor da olsa dudaklarından çekip utançla gözlerine baktım. Bakışları keskin ve farklıydı. Belki de rahatsız olmuştu. Şu an öylesine utanıyordum ki, tabii ki rahatsız olmuştu. Resmen adamın ağzının içine düşmüştüm. Kendimi toparladıp gözlerimi olabilecek başka yerlere çevirdim ve hızla geri çekilmeye yeltendim fakat buna müsaade etmedi.

Ellerinden birini belime yerleştirip beni kendine doğru çekti ve bir şey söylememe fırsat tanımadan dudaklarını dudaklarımın üstüne örttü..






BÖLÜM SONU

Ay çok özlemişim bölüm atmayıııı, selamlar bebikolarımmmm.

(Umarım kitap unutulmamıştır ve benim aşk okurlarım hâlâ buradalardır.)

Evettt, bu aralar çok iyi hissediyorum kendimi maşallah Allah nazar değdirmesin. İnşallah bölümler de yavaş yavaş böyle gelecek, sizi bu kadar beklettiğim için lütfen beni affedin. En güzel şekilde telafi etmeyi umuyorum.

Vote vermeyi unutmayın, sizi çok seviyorum.

Sonraki bölümde görüşmek üzere cevizli sucuklarım. 🥺

Düzenlendi 03.12.2023

BAŞSAVCI || Yarı Texting Where stories live. Discover now