27. BÖLÜM: LUZIA'NIN AĞACI

38K 4.1K 6K
                                    

Herkese merhabalar ve keyifli okumalar diliyorum...

Yıldızımızı parlatmayı unutmayalım lütfen^^

NP: Grouper, Poison Tree (aşırı sevdiğim bir şarkıdır, Luzi'me vereyim dedim...)

**

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

**

Yüzüne bakıyordum ve ne görmek istediğimi anlamaya çalışıyordum. Alnına düşen siyah perçemleri, uzun ve dalgalı kirpikleri, sivri bir şekilde uzanan çenesine dokunmak istedim ama cesaret edemedim. Dudakları arzuladığı tek şey olan kan kırmızı renginde, solgun teninin üzerindeki canlı tek şey gibi parlıyordu. Uyurken daha genç ve sakin görünüyordu. Bana yaptığı hiçbir şeyi yapmamış gibi.

Hiç kalp kırmazmış gibi.

Üzerime attığı kolunu dikkatlice kaldırıp yanına bıraktım. Hafifçe kıpırdansa da gözlerini açmadı. Çok ama çok yavaş bir şekilde yataktan doğruldum. Karyola bıraktığım boşlukla hareket etti ama bu da onu uyandırmadı. Nefesimi tutarak parmak uçlarımda yürüdüm. Kapıyı dişlerimi sıkarak yine dikkatli bir şekilde açıp dışarıya çıktım ve ardımdan kapatana kadar nefesimi bırakmadım.

Şükürler olsun. Derin bir nefes alıp hemen yan taraftaki Reyna'nın kaldığı odanın kapısına doğru yaklaştım. Hava çoktan kararmıştı ama saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Kapının üzerindeki not kaşlarımı çatmama neden oldu. Kağıdı alıp pencereye yanaştım ve gelen az ışığın altında okumaya koyuldum.

Reyna'yı götürüyorum, her şey için teşekkürler.

Kaşlarımı kaldırıp rahatlayarak nefes verdim. Ne için rahatladığımdan bile emin değildim. En azından kendimle baş başa kalabildiğim içindi belki de. Onunla gittiğine göre Reyna'nın iyi olduğunu umuyordum. Bir süre zor geçecekti ama sonunda alışacaktı. İyimser tarafım buna inanmak istiyordu.

Ses çıkarmamaya özen göstererek odamın kapısını açtım. Işığı yaktım, içeriye ilk bakışım bana burada kimsenin kalmadığını gösteriyordu. Yatak bıraktığım haliyle duruyordu ve o korkunç tabutun kapağı hala açıktı. Anlaşılan onlar için de uzun bir sabah olmuştu. Konuşmaları gereken ne çok şey olduğunu düşününce uyumamalarını anlayabiliyordum. Ben de bir süredir uyumakta zorluk çekiyordum. Tıpkı daha önceki yaşamımda olduğu gibi. Daha önceden olduğu gibi. Ve şimdi birde yavaş yavaş yoksunluk çekmeye başlıyordum. Sidra'nın kanının daha etkili olacağını düşünmüştüm ama o gün ağır bir şekilde yaralandığını hem de gümüşle yaralandığını hatırlayınca kanının etkisinin bu kadar kısa sürmesine şaşırmamalıydı.

Bir derdimiz daha var Luzia. Hiç yokmuş gibi bir derdimiz daha var.

Masanın başına oturup bir süredir başına geçmediğim defterimi açtım ve biraz olsun rahatlayabilme ümidiyle içimi dökmeye başladım. Belki de içimi dökecek başka hiçbir şeye sahip olmadığımdandır.

CANAVARIN DA KALBİ VARMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin