11. BÖLÜM: KALBİN İTECEK

72.6K 7.4K 10.1K
                                    

Herkese merhaba,

Ve keyifli okumalar dilerim;

Benim için yıldızı patlatmayı unutmayın;*

NP: Taylor Swift, Maroon

**

Ellerimi nereye koyacağımı bilemiyordum, onu yumruklamak güzel bir seçenekti ama kollarının arasındayken bunu yapmamayı tercih ettim. Bir bibloymuşum gibi beni taşımakta hiç zorluk çekmiyordu.

Kırmakta da öyle.

"Beni yere bırak," dedim kararlılıkla.

"Bugün kendini öldürmeye ne kadar meraklısın." Yüzünü çevirdi. Merdiven basamaklarını çıkarken ağırdan alıyordu. Gözlerimi tavandan sarkan devasa ahizeye diktim. Işık yanmıyordu ama kristalleri karanlığın içinde yine de parlıyordu. Taşların kesilmiş her kenarı başka bir yanılsama yaratıyordu. Bir an için o kadar gözlerimi aldılar ki neredeyse içgüdüsel bir şekilde ona sarılacaktım.

Kendimi tutup ellerimi karnımın üzerinde serbest bıraktım. Üst kata geldiğimizde gözleri yeniden bana döndü. Sonra o daima kilitli olan kapıya baktı. Aklından ne geçtiğini kim bilir. Daha önce o kapının ardında olabilecekleri düşünmemiş hatta merak bile etmemiştim ama artık daha fazla şey öğrenmek istiyordum. Bütün bu hikayeyi sonlandıracak her şeye ihtiyacım vardı.

Odamın kapısını açıp beni yatağımın üzerine bıraktığında nefesimi tutmayı bırakmıştım. Kendimi daha iyi hissettiğim söylenemezdi.

"Bir yerin ağrıyor mu?"

Neredeyse gülecektim.

Neredeyse kahkaha atacaktım.

"Bu soru o ağıza hiç yakışmadı." En azından istediğim kadar sitemkar konuşmayı becerebilmiştim.

"Kanın temizlendi."

O da resmileşti. Yüzü onu tanıdığım ilk zamanlardaki donuktu. Tamamen ifadesiz. Odadan çıkmak için döndü.

"Bekle," diye seslendim.

Vücudu dönmedi ama yandan gözleri beni buldu. Ona emir vermemden hoşlanmadığını göz göze gelmeden önce de tahmin ediyordum.

"Ne demek istedin?" diye sordum. "Bütün bunların başımıza bu yüzden geldiğini söyledin. O kız acı çekiyordu."

"Acı çekmiyordun." Kaşlarını kaldırdı. "Arzuların vardı, hırsların. Kaybetmeye tahammülün yoktu."

"Seni kaybettiğini mi söylüyorsun?" Sadece bir anın içinden, zamanın bir köşesinden bu zamana kadar gelmiş bir hikayeyi anlamak imkansızdı. Boşlukları doldurabilecek tek kişi karşımdaydı ama boşlukları doldurmaya hevesli değildi.

"Ah," dedi bu defa öfke dolu bir gülümsemeyle. "Beni kesinlikle kaybettin."

"Benimle oymuşum gibi konuşma."

Gözlerimiz alev almış iki keskin ok gibi birbirine kenetlendi. Hangimiz daha çok öfkeliydik kestirmek zordu. Artık sadece ona kızgın değildi, bana da kızgındı ve karmaşık zihni bu iki duyguyu birleştirip tek bir kişiye yöneltmekte kararlıydı.

"O değilsin ama onun anılarına sahipsin öyle mi?" Ağır ağır başını salladı. "Bu çok mantıklı."

"Onun anılarına sahip değilim. Öyle olsa her şeyden habersiz bir şeyleri anlamak için bu kadar heder olmazdım. Bana dokunuşun, bu bir şeyi tetikliyor. Bunu bildiğin için mi bana dokunmuyordun?"

CANAVARIN DA KALBİ VARMIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin