BÖLÜM 44 "BEBEK"

56.5K 4.2K 1.4K
                                    

Aşkımlar sizleri çok özledim <3 Bence harika bir bölümle geldim sizlere. Sondaki tepkilerinizi keşke canlı izleyebilsem çok isterdim. Merakla yorumlarınızı bekliyorum<3 Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın <3 Satır arası yorumlarda buluşalım olur mu <3 Söz ne kadar çok yorum o kadar hızlı yeni bölüm <3


BÖLÜM 44 "BEBEK"

Zaman, insanın elde tutmayı başaramadığı bir olgudur. Günler birbiri üzerine akıp gidiyordu ve durduracak hiçbir gücümüz yoktu. Sadece İstanbul'daki küçük evimizde kendimizi akışa bırakmıştık.

Salonda oturuyor, camdan dışarıyı izliyordum. Aralık neredeyse gelip çatmıştı. Bu sene kar yağışı erken başlamıştı üstelik. Kalın çoraplarıma ve ev gerçekten sıcak olmasına rağmen ayaklarım hep üşüyordu. Uyurken rahattı, yanımda Ali olduğu için ayaklarımı onun bacaklarına doluyordum ve sıcacık oluyorlardı. Gündüzse, kaç kat giyinmeme rağmen hep soğuktu sanki.

Üzerimde kalın bir yün elbise ve kalın çoraplar vardı. Camın karşısında öylece durup dışarıdaki manzarayı izliyordum. Kaldığımız apartman dairesi, ilgi çekmemek adına pek lüks bir yer değildi. Bu alışkın olduğum bir konfor sağlıyordu bana. Mesela şu an, diğer dairelerde oturan insanların çocukları bahçede yağan karın altında oyun oynuyorlardı. Bu da beni çocukluğuma götürüyordu.

Gerçi Aydın'da pek kar yağmazdı. Benim de hiç arkadaşım olmadığı için sadece uzaktan oyun oynayan çocukları izlerdim.

"Sana süt ısıttım," dedi Ali. Ben başımı izlediğim manzaradan kaldırıp ona çevirdim. Elinde, üzerinde küçük bir ceyaln figürü olan bir kupa tutuyordu. Bu eve dair sevdiğim şeylerden biri de buydu. Kısa zamanda, Ali asıl evimizdeki gibi olmasa da, hatta buradan yakın bir zamanda gitmek zorunda olacak olsak bile böyle küçük detaylar eklemişti. Konakladığımız geçici bir barınma alanı değil, ev gibi hissediyordum. Ali kupayı bana uzatırken karşımdaki diğer tekli, beyaz koltuğa oturdu. "İçine bal da koydum."

Duş almıştı. Saçları hâlâ nemliydi, üzerine siyah bir tişört ve aynı renk bir eşofman altı geçirmişti. Uzun boyu ve kalıplı cüssesi nedeniyle karşımdaki koltuğa sığmakta zorluk çekerken, bu hareketine karşı gülümsemeden edemedim.

Kocam diye söylemiyordum, hem yeşil gözlüydü hem de çok iyi bir aşçıydı.

İyi ki benim kocamdı.

Ballı sütümden bir yudum aldıktan sonra onun ıslak kirpiklerini ve yeşil gözlerini izledim biraz. Açıkçası kar manzarasından daha güzeldi.

"Emir'e istediğin kitapları aldırdım," dedi Ali. "Sıkılmazsın artık."

Şaşkın şaşkın ona baktım. "Ne oldu?" dedim. "Hani dağda kurt öldü, en son kitap okumak yerine benimle ilgilen diye kızıyordun bana."

"Evet," dedi Ali ciddi bir ifadeyle. "Günde en fazla otuz sayfa okuyabilirsin."

"Otuz sayfa mı?" Gözlerimi devirdim. "Allah razı olsun ya."

"Yeter o kadar okuduğun," dedi yine. "Daha önceki okuduklarına sayarsın."

Ballı sütümden bir yudum aldıktan sonra kalktım hızla. Kenardaki paketi fark edip geri yerime otururken gülümseyerek izliyordu beni Ali.

Paketi hızla açıp içindeki kitaplarımı çıkardım. Hepsi çok sevdiğim yazarların yeni çıkan kitaplarıydı. Büyük bir heyecanla, içlerini karıştırırken kâğıt kokusunu içime çektim. Eski günlerimi çok özlemiştim. Çok değil birkaç ay önce, neredeyse her gün bir roman bitirirdim.

MAĞLUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin