BÖLÜM 42 "İSTANBUL"

61.7K 5.7K 1.4K
                                    

Arkadaşlar hiç mi içiniz sızlamıyor? Hiç mi ders çalışırken, yemek yerken, televizyon izlerken, kitap okurken aklınıza ben gelip canınız yanmıyor? Hiç mi Mağlup yeni bölümde bir yıldıza basayım, bir gideyim yorum yapayım yazarım mutlu olsun demiyorsunuz? Demiyorsanız da inşallah, rüyalarınıza gireyim, en olmadık anlarda aklınıza geleyim de içiniz sızlasın şu yıldıza basıp yorum yapın yahu. Çok mutlu oluyorum valla.

Neyse efenim bölüm +58 yaş için uygundur. Elli sekiz bu arada doğru okudunuz, neyse utandım ben, elli sekiz yaşından küçüklere okuması için önermiyorum.

BÖLÜM 42 "İSTANBUL"

İstanbul'a döndüğümüzde, takvimler 29 Kasım'ı gösteriyordu. Ali'nin sağlık durumu daha da iyiye gitmiş olsa da, önlem amaçlı olarak birkaç gün daha evde istirahat etmesini tavsiye etmişti doktor. Ancak Ali asla söz dinlememiş "Gideceğim ben," diye tutturmuştu. Ancak Ali'nin tüm ısrarına rağmen, her yer polis kaynadığı için dönmemiz yine uzun sürmüştü.

Gece, sessizce ışıkların altında Boğaz manzarasını izlerken, içimde uzun yıllar evden ayrı kalmışım da yeniden dönmüşüm gibi bir his vardı. Halbuki İstanbul, ne evimin olduğu, ne doğduğum şehirdi, ayrılalı da sadece birkaç gün olmuştu. Yine de böyle hissettirmesi garipti.

Eve geldiğimizde, Çiğdem "Kulübe yakın bir ev ayarladım," dedi. "Küçük biraz ama gözlerden uzakta,"  dedi.

Uykum vardı, ne olursa olsun, bütün gece yol yaptığımız için bir yatak bulup sadece uyumak istiyordum.

Eve girip Emir'in bizim için ayarladığı odaya geçtiğimizde, Ali'ye döndüm. "İyi misin?" Ona doğru ilerledim.

"İyiyim," dedi Ali hızla. "Çok yoruldun tüm gece ayaktaydın, hadi uyu sen."

"Pansumanlarını değiştirelim," dedim sessizce. "Asıl sen dinlenmek yerine sürekli ayaktasın."

Elim gömleğinin düğmelerine gitti. Ben açmaya çalışırken Ali üstten bana baktı. Bakışlarımı çevirip onun gözlerinin içine bakarken dudaklarında hoş bir tebessüm vardı.

"Ne?" dedim şaşkın şaşkın. "Neden bana öyle bakıyorsun?" Gömleğinin üzerindeki ellerim durdu.

"Çok güzelsin," dedi Ali kelimeleri içine çeker gibi. "Ne kadar bakarsam bakayım, yetmiyor."

Dudaklarım yana kıvrıldı benim de onun gibi, yanaklarım da yanmaya başladı.

Ellerim yeniden düğmelerine gitti. Gömleğinin üzerinden çıkarmak için uzanırken, bana yardımcı oldu.

"Yatağa otur," dedim ona. "Ben malzemeleri çıkarayım çantamdan."

Küçük sırt çantamdan ecza kitini çıkarırken Ali'de dediklerimi yaptı. Malzemeleri çıkarıp yatağa koyarken, Ali'nin yeşil gözleri sürekli üstümdeydi. Yanına oturmak üzere harekete geçtim ama Ali bunun yerine beni kucağına çekti.

"Ne yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla.

"Kucağım daha rahat."

"Daha yeni sırtından ve omzundan vuruldun farkında mısın?" Kızgınlıkla çıkıştım ona. "Hiç ağrı kesici de almıyorsun, antibiyotiklerini al diye peşinden koşuyorum her gün resmen, üzerine böyle hareketlerle kendini zorluyorsun."

Ali yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırırken "Bana bir şey olmaz," dedi. Onun bu kadar yakınındayken ve kokusu ciğerlerime dolarken etki altına girmeden edemedim.

MAĞLUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin