31-Rüzgar (Düzenlenmiş Bölüm)

5.8K 299 29
                                    

Şafak sökmeden saatler kala yerinden sıçrayarak uyandı. Yanındaki kol saatine uzandı ve çok erken olduğunun farkına vardı. Yine de yataktan kalktı ve gözlerini ovuşturdu. Görev zamanı geliyordu. Pencerenin karşısına geçti ve güneşin doğmadığını fark etti. Askeri üniformasının pantolonunu giydi. Üstüne hiçbir şey geçirmeden ayaklarına postallarını giydi.

Lavaboya gidip yüzünü yıkadı ve aynaya baktı. Saçlarını düzelti ve kısa olan saçlarını dikti, yaptığı saçmalığı fark edince daha doğal bir görünüşe büründü. Askılıklarda hazır olan havlulardan biriyle elini yüzünü kuruladı ve havluyu boynuna attı. Odasına gitti ve yeşil tişörtü üzerine geçirdi. Timin kaldığı koğuşa gidip elini yumruk yaptı ve yürürken çelik dolaplara vurdu.

"Kalk, kalk, kalk. Sabah oldu. Yarım saat içinde içtima alanında tam teçhizat hazır olunacak." Hızla yataklarından fırlayan askerlere gülümsedi. Görev için hazırlanmış tüm teçhizatlarına ve kıyafetlerinin hazır olduğu odaya gitti ve Altan üsteğmeni gördü. "Günaydın üsteğmenim."

"Size de günaydın. Erkencisiniz." Giydiği tişörtü çıkardı ve masaya koydu.

"Askeriyede hayat erken başlar." Masada herkese özel olarak hazırlanmış kıyafetlerden birini seçti. Siyah tişörtü üstüne geçirdi. Hazırda bulunan çelik yeleği de üstüne giydi. İlk defa çelik yelek giymişti ve tuhafına gidiyordu.

Dikkatini masada bulunan keskin nişancı tüfeği çekti ve hemen eline aldı incelemeye başladı. Bu görevde bunu ben kullanmalıyım diye düşündü. Şimdide sahaya snayper olarak inecekti. Görev kıyafetlerini giyen Altan selam vererek odadan çıktı. Pantolonu aldı ve giyindi. Siyah şapkasını da kafasına taktı üstüne de görev için hazır olan gözlüğünü yerleştirdi. Tamamen siyah olmuştu. Postallarının arasına iki küçük bıçak yerleştirdi. Beline bir tabancasını da yerleştirince her şey tamam olmuştu. Albay'ın odasına gitmek için odadan çıktı. Ağır adımlarla kapıyı çaldı ve gel komutu gelince odaya girdi.

"Hazırlanmışsın."

"Evet komutanım. Ekip de hazırlanıyor. Oraya nasıl gideceğimiz hakkında bilgi almak için gelmiştim."

Albay yavaş hareketlerle yerinden kalktı, odanın içinde dolaşmaya başladı. İki elini de koltuğa attı ve Giray'a bakmaya başladı. Görev gizli olduğu için çoğu kişi bilmemeliydi.

"Askeri helikopter buraya gelecek görev yerinizin koordinatlarını sadece istihbaratı getiren, ben ve pilotlar biliyor başka kimse bilmiyor. Eğer herhangi bir görüşme yapacaksanız burada yapmanızı öneririm. Ne zaman ne olacağı belli olmaz."

"Anlaşıldı komutanım."

"Giray."

"Bu sefer kayıp istemiyorum oğlum. Çok dikkatli olun."

"Emredersiniz komutanım" selamını verdi ve odadan çıktı. Ekibe verdiği sürenin dolması için az bir zaman kalmıştı. Cebinden telefonu çıkardı ve Mican'ı aradı. Telefonu büyük bir sevinçle açtı.

"Giray canım nasılsın?" Yüzünde adeta güller açan Giray hayatına Mican girdiğinden beri masa başı görev versinler diye yakınıyordu tabi içinden. Uzağa gitmek istemiyordu, uzağa gidip de sevdikleriyle arasına mesafe koymak. Gidip de dönmemek gelip de bulamamak vardı.

"İyiyim sen nasılsın?"

"Bende iyi sayılırım. Bir şey mi oldu?"

"Göreve çıkıyorum. Arayıp sesini duymak istedim." İkisi de susmuştu. Sadece nefes alıp verişleri sessizliği bozuyordu. İnanıyordu Mican. Görevlerden başarıyla dönüp bana yemek yap diye mızmızlanmasını duyacaktı buna inanıyordu. İçinde her zaman umut oldurdu. Umut yok olduğunda insan ölürdü. Ölü sayılırdı. "Biliyorum ki sağa salim döneceksin. Kalbinde ve aklında ben olduğum sürece beni bırakmazsın değil mi?" diye sordu masumca. Gülümsedi her ne kadar Mican bu gülümsemeyi göremeyecek olsa da.

Yeşil BeyazWhere stories live. Discover now