17- Manken (Düzenlenmiş Bölüm)

8.8K 423 11
                                    

Güne şafak doğmadan uyanmıştı. Zaman ne kadar hızlı geçiyordu? Ne kadar olmuştu Giray'ın görmeyeli. Saatin her tik tak deyişinde onu düşünüyordu. Tamam, bazen aklına bile gelmiyordu ama kalbinde bir boşluk hissediyordu. Suratını asmak istiyordu, gülümsemek istemiyordu.

Ayağını aşağı sarkıtıp terliklerini giydi. Komodinden aldığı bardağıyla Sümeyra'nın odasına giderken hala uyuduğunu biliyordu. Elindeki suyu bir dikişte bitirdi. Sümeyra'nın korkmaması için sessizce seslendi.

"Sümeyra" deyip omzunu dürtükledi. Ses çıkarmayınca tekrar seslendi. "Sümeyra" bu sefer sanki bir şey yiyormuş gibi şapırdatıp konuşmaya çalıştı. "Hımmm?" Ellerini havaya kaldırıp dua eder gibi yaptı Mican. Ne zaman ilk seslendiğinde uyanmayı düşünüyordu ki? Her sabah çocuğunu uyandırmaya çalışan anne gibi hissediyordu kendini.

"Hadisene kızım. Her sabah anne-çocuk ilişkisi yaşıyoruz resmen." Sümeyra elini kaldırıp boş ver dercesine salladı gözü kapalıyken. "Allahım sen sabır ver." Deyip odadan çıkarken tekrar seslendi.

"Eğer üstümü giydiğimde hazır olmazsan..." sözünü devam ettirmedi. Yatakta yatan koala bunun devamını biliyordu. Odasına gidip dolabına doğru ilerledi. Uykulu gözlerle kıyafet seçmeye koyuldu. Uyumlu olabilecek şeyleri seçip üzerini giyindi. Saçını hızla toplayıp tekrar Sümeyra'nın odasına dalacakken kapıyı uykulu gözlerle çok sevgili koala açtı. "Hadi hadi çabuk ol. Ben mutfaktayım."

Mutfağa gidip iki tane sandviç hazırladı Mican. Dolaptan portakal suyunu alıp bardaklara boşalttı. Bu sırada ayaklarını yerde sürüyerek Sümeyra Mican'ın yaptığı sandviçi yemeye başladı. "Sana da günaydın Sümeyra."

"Uykum var benim umarım en sessiz yere verir şef bugün beni."

Portakal suyunu hızlıca içip mutfağı topladı Mican. Bıraksan akşama kadar uyuyacak Sümeyra'yı dürtükledi.

"Tamam, hazırım işte hadi çıkalım."

Kapıya doğru ilerleyip çantalarını aldılar. Sümeyra'yı bu durumda merdivenlere itse yuvarlanmak yerine uyumayı seçeceği kesin gibi gözüküyordu.

Evden çıkacakları sırada karşı komşu Doktor Kıvanç da evden çıkıyordu. "Günaydın Mican. Günaydın."

"Günaydın ayrıca ona günaydın demene gerek yok o hala uyuyor." Diyerek arkadaşının yerine konuştu. "Gelin birlikte gidelim zaten aynı yere gidiyoruz." dedi asansöre doğru ilerlerken.

"Olur. Yoksa bu bir yerlerde uyur kalır sonra kaybederim falan." dedi zemin katın tuşuna basarken.

"Sizi duyabiliyorum." Diye söylendi gözleri kapalı olarak.

***

Soyunma odasına doğru ilerleyen ikili, biri umarım ameliyata girerim diye dua ederken diğeri ise umarım bugün sessiz sakin bir iş düşer diye düşünüyordu. Sümeyra'yı arabada açılan müzik sayesinde uyandırabilmişlerdi. Şimdi gözleri fıldır fıldırdı. Odadan çıkarken titreyen telefonu cebinden çıkardı Mican. Arayanı gördüğünde gülümsemesine engel olamadı. Giray'ın onu araması bile bulutlarda uçmasını sağlıyordu.

"Nasılsın?"

"İyiyim sen nasılsın kendine dikkat ediyorsun değil mi? Oralar soğuk oluyor."

"İyiyim merak etme. Nöbetler falan üst üste geldi ondan dolayı arayamadım. Bak sana çok güzel bir şey söyleyeceğim. Bizi şimdi buradaki olaylardan dolayı başarılı olan subayları topladılar. Özel bir tim oluşturduk. Bu timin başı kim sor bakalım." Ellerini çenesine dayayıp sanki düşünüyormuş gibi sesler çıkardı Mican.

"Hım. Sen olabilir misin?" diye gülümseyerek sordu.

"Doğru tahmin. Ve sonra ne oldu biliyor musun aldığım özel bilgilere göre İstanbul'daki özel harekât timiyle iş birliği yapacakmışız kısa bir süreliğine." Hastanede olmasa deliler gibi çığlık atardı şu an. Sonra mantıklı düşününce tamam nerede olursam olayım o kadar bağırmam diye düşündü Mican. Ne yani Giray İstanbul'a mı gelecekti? Uzun bir süre tepki vermeyince Giray korkuyla konuşmaya başladı. "Mican orda mısın?" Duyduğu sesle gerçek hayata dönerken cevap vermesi gerektiğini fark etti. İçinden sevinç dansı yapıyordu.

"Evet buradayım. Yani geleceğine çok sevindim. Bir an için tepki veremedim. Ne zaman geliyorsun?"

"Sen beni iyi dinlediğinin farkında mısın aldığım özel bilgilere göre dedim." Suratını astı Mican belki bir hafta sonra belki bir ay belki bir yıl. Anında sevinmesi saçmaydı. Daha önce hiçbir şey için erkenden sevinmezdi. Ama Giray onu değiştirmeyi başarmıştı. "Sümeyra nasıl kavga falan ediyor musunuz?"

"Onu hiç sorma bugün uyandıramadım resmen."

"Bende aynı derdi çekiyorum Savaş beyle. Sabah bana söylüyor içtimayı ben kontrol edecekmişim. Neymiş çok uykusu varmış. Timde de kurtulamadım ondan maalesef ki o da var. Yani İstanbul'a geldiğimde onu da çekmek zorunda kalacaksın."

"Neyse siz gelinde bir şey olmaz. Rahat bir yatak verince bol bol uyur. Artık kapatmam lazım Sümeyra ters ters bakmaya başladı."

"Tamam görüşürüz."

"Görüşürüz." Telefonu kapatıp cebine koyduğu sırada Sümeyra konuşmaya başlamıştı. "Beni uyandırıyorsun erken gelelim diye şu yaptığına bak beş dakika oldu resmen beş." Mican konuşulanı duymamaya başladı. Aklı Giray'da kalmıştı umarım erken gelirler diye düşündü. Burak'ın dürtüklemesiyle kendine geldi. "Mican kendinde misin? Kıvanç hocayla çalışacakmışız. Hadi gel." Burak önde Mican arkada ilerliyorlardı. Kafasında bin tilki geziniyordu. Giray aklına gelmiyordu geldiğinde de bir türlü çıkmıyordu. Kafasını salladı düşüncelerini atmak istercesine. Burak'a yetişip aklına gelenleri sormaya başladı. "Kıvanç hoca niye bizi çağırdı. Ben ne güzel ameliyata girmek istiyordum daha şefle bile konuşamadım."

Burak Mican'a ben zaten James Bond bakışı attı. "Sanki ben ameliyata girmek istemiyormuşum gibi konuşuyorsun var ya. Belki bugün şanslıysak Kıvanç hocanın ameliyatı vardır tabloya bakmadım. Sen baktın mı?" Cebinden çıkardığı önemli notların bakarken konuşmaya başladı.

"Hayır bakmadım. Ama benim şansıma emin ol ameliyat falan yoktur." Kıvanç hocanın odasına girerken Mican daha önce hiç bu odaya girmediğini düşündü. Hoş hastanede hiç Kıvanç hocayı görmemişti orası ayrı bir konu. Sözde aynı hastanede çalışıyorlar ama birbirlerinden haberdar bile değillerdi.

"Günaydın hocam."

"Günaydın hocam." Kıvanç kafasını gömmüş olduğu dosyalardan kaldırıp bugün onu asiste edecek asistanlara baktı. İkisi özellikle seçilen asistanlardandı. Ona göre ikisi de başarılı olduğu için Mican ve Burak'ı seçmişti. Bugün özel bir durum vardı. Çok özel bir hastayı ameliyat edeceklerdi.

"Günaydın." Diye yanıtladı iki asistan doktoru. Ayağa kalkıp yavaşça yürümeye başladı. Masanın ucuna gelip oturdu.

"Bugün özel bir ameliyat yapacağız. Çok sevdiğim bir aile dostum ameliyat olacak bu yüzden sizin gibi başarılı doktorları seçtim." Eliyle koltukta oturan yaşlı ama kendine iyi bakmış olan adamı işret ederek konuşmasına devam etti.

"Vedat Bey. Kendisi çok başarılı bir ajansın sahibidir. Hasta dosyası bu." deyip ikisinin de eline hasta dosyasını verdi.

"Sen doktor musun?" diye sordu hasta adam Mican'a doğru.

Mican bu soruyu beklemediğinden kısa bir süre afallasa da cevap verdi. "Evet."

"Senin burada olmaman gerek. Senin benim ajansımda olman gerek."

"Anlamadım." Diye kaşlarını çattı. Bu sırada Kıvanç konuşmaya başladı. "Vedat Bey tam bir güzellik avcısı hatta ajansında benim kardeşimde mankenlik yapıyor."

"Eğer manken olmayı düşünürsen bu beni kartım." deyip Mican'ın eline kartı uzattı. Böyle bir şey beklemiyordu. Manken olmak mı? Daha onun kamera eğitimi yoktu. "Ben manken olamam Vedat Bey." Diyerek mahcubiyetle gülümsedi. "Şu ameliyat bir bitsin seni dergi kapaklarının yıldızı bile yapabilirim."

Dergi kapağı yıldızı mı demişti? Manken olmakta neyin nesiydi?

Yeşil BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin