16.BÖLÜM: ÜÇÜZÜM...

24 1 9
                                    

Medya: Kağan

Sarp Bey ve Çiçek Hanım salondan çıkalı tam 15 dakika oluyordu ve biz erkek tayfasıyla bakışmak dışında bir şey yapmıyorduk. Bu sessizlikten bunalmış olmalı ki Arda enerjiyle ayağa kalktı.

"Birbirimizi tanımaya mı başlasak acaba artık." Dedi, Arda. Dudak bükerek ona baktım. Benim yaptığımı Kağan'da yapmıştı. Kağan'la sürekli aynı tepkileri vermek hoşuma gitmiyordu. Onun da gitmiyor olmalı ki ona baktığım gibi tıpkı o da bana bakıyordu. Bana bakışlarından hoşlanmamıştım.

"Giriş sarsıcı olsa da yeni bir başlangıç yapmak en iyisi." Dudak büzerek, Oğuz'a baktım.

"Bana önyargıyla yaklaşan sizlerdiniz." Dedim, onları silahlarıyla vurarak. Açi, kindar biri değildi ama kendisine yapılanı da asla unutmaz günü gelince yapılanları misliyle öderdi. Gerçi şu güne kadar hayatımda toplasan beş kişi vardı bunda d tartışma ve kinlik bir olay yaşanmamıştı.

"Doğru, fakat bir yerde bizi de anlaman gerekiyor. Hiç tanımadığımız biri 17 yıllık kardeşimizin yerine getirildi ve alın size kardeşiniz denildi." Arda hızlı hızlı konuşmuş ve sonunda nefes nefese kalmış gibi elini göğsüne bastırmıştı. Sabahtan beri biraz öksürüyordu. Sanırım soğuk almıştı.

"Neden aptal gibi kendini yoruyorsun geri zekalı." Kağan aceleyle ayağa kalkıp Arda'nın yanına giderken cebinden de bir şey çıkarmıştı. Kaşlarımı çatarak onlara baktım. Arda hasta mıydı?

"Astım hastası mısın?" dedim, yanına ilerleyerek.

"Çokta önemli bir şey değil." Dedi, astım ilacını ağzından çekip konuştuğu esnada. Gözlerim dolmuştu. Gidip usulca Arda'ya sarıldım. Hasta ve zayıf olması hoşuma gitmemişti.

Arda'nın sırtı gerilirken diğerlerinin ne düşüneceği umurumda değildi. Kağan gelip beni Arda'dan ittiğinde geriye doğru sendelemiştim.

"Arda'nın acımana ihtiyacı yok!" dedi, kabaca.

"Kağan saçmalama." Dedi, Arda. Gözlerim dolu dolu olurken acı acı gülümsedim.

"Eğer, üzülmek acımaysa suçluyum, özür dilerim." Dedim, onları geride bırakıp üst kata yönelerek. Canım acımıştı. Aklıma Eren gelmişti. O da astım ilacı kullanıyordu ve o gün ilacını alamadığı için gitmişti. Yetişememiştim.

Odama girip sırt üstü yatarak yapay gökyüzüne ıslak gözlerle baktım. Gözlüğümün camları buğulandığı için göremiyordum. Sinirle gözlüğü çıkarıp yatağa attım. Neden sürekli istenmeyen olmak zorundaydım? Neden aşağılanmam gerekiyordu. Kapım açıldığında usulca doğrulup oturdum. Gelenin kim olduğunu göremediğim için yatakta gözlüğümü aramaya başladım.

Gelen kişi yatağa oturup ne ara bulup aldığını bilmediğim kişi yanıma uzanıp gözlüklerimi gözüme taktı. Gözlükleri takınca onun Arda olduğunu gördüm. Bana tebessümle bakarak, yanağım boyunca yol alan yaşımı başparmağıyla sildi. Dokunuşu şefkat doluydu.

"Kağan, yerine senden özür dilerim. O bana fazla düşkün bu yüzden paylaşmayı sevmez. Seninle yakın olmam da onu sinir ediyor ama yakında seni tanıyınca bu yaptıklarından dolayı pişman olacaktır." Dedi, içtenlikle.

"Ben..." diye bildim sadece sonrasında dudaklarımın arasından bir hıçkırık fırlamıştı. Beni usulca kollarına çekip sarıldı. Kollarımı ona dolayıp başımı göğsüne yasladım, içimden hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. Zayıf olmaktan nefret ediyorum ve tanımadığım birinin kollarında ağlamayı yanlış bulsam da geri çekilmedim. En çok ihtiyacım olan şey buydu belki. İçime doldurduğum bu duygu sarhoşluğunu üzerimden böyle
atlatabilirdim.

AÇELYA VEDA- GERÇEK AİLEMDove le storie prendono vita. Scoprilo ora