2.BÖLÜM: KABUL EDİLEMEYEN...

39 4 1
                                    

Yoğun bir günün ardından eve gelip yatağıma kavuşmanın verdiği huzurla iç çektim. Biraz dinlendikten sonra da sıcak bir duş alıp abimin kargoyla gönderdiği dolaptaki çikolatalı pastama ilerledim. Abim geçen hafta gitmişti ve bugün doğum günüm olduğunu bildiği için benim için çikolatalı pasta sipariş vermişti. Aslında yarın doğum günümdü ama her zaman olduğu gibi abim erken kutlamak için böyle bir yöntem kullanmıştı, sanki ondan başka doğum günümü kutlayan varmış gibi...

Dolaba kaldırdığım pastayı alıp balkona çıktım. Pastanın yanında gönderilen mumu alıp pastanın tepesine diktim ve yaktım. Pastanın fotoğrafını da çekip abime gönderdikten sonra oturup mumu üfledim ve pastamı yemeye başladım. Aldığım her bir lokma boğazımı düğüm düğüm ediyordu. Bu yüzden tadını alamayınca kenara bıraktım. Gözlerim dolu dolu olmuştu ama ağlamadım. Buna gerek yoktu. Hak etmeyenler için gözlerimde akıtmaya yaş kalmamıştı.

Bugün doğum günün Açi...

Bir yaşını daha doldurup 17'ne girdin. 17 yaşın bana bize kattığı pek bir şey yoktu. Daha çok travmalarla dolu hir sene geçirdin ve olanlar için, yalnızlığın için senden yani kendimden özür diliyorum.

Bugün 17 olduk ve hiçbir şey ifade etmiyor. Bazıları için yaş almak ve sevdikleriyle olmak çok şeydir ama bana bir gün daha zulüm gibi. Sevdiğim ve değer verdiğim kimse yanımda değil gerçi toplasan bir abim bir de ablam var fakat ikisini bıraktım birinin bugün doğum günüm olduğundan haberi bile yok.

Yeni sancılı yaşın kutlu olsun... Yalnızlık bir kez daha yüzüme sert bir tokat gibi inmişti. Bir kez daha bu acıyı iliklerime kadar hissetmek kalbimi kırmıştı.

Başımı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtulmaya çalıştığım esnada içeriden gelen gürültüyle burnumu çektim.

"Bunca zaman bana gösterdiğin muameleden dolayı nihayet yarın pişmanlık duyacaksın, Kadir!" annemin her zamanki cazgır sesi kulaklarımı doldururken, gözlerimi devirdim. Yine kim bilir ne olmuştu da konuşuyordu.

"Böyle saçmalık olmaz buna izin vermiyorum." demişti, babam da annemin dediklerine karşılık.

"Paşa paşa gideceğiz ve sen bana yaşattıklarının vicdan azabıyla yaşayacaksın."

"Ne olursa olsun bunca zaman biz büyüttük onu. Şimdi biri bir şey dedi diye kızın olmaktan mı çıktı?" Neler dönüyordu merak etsem de boş verip odama ilerledim.

Allah bilir annem, babamı yine ne için delirtmişti de adam çileden çıkmıştı. Test mest demişti acaba kardeşim mi olacaktı? Gerçi babam öyle bir hata yapmayı bırak annemle aynı yatakta bile yatmıyordu. Belki de yatıyordu bilemeyecektim. Ama olur da annem hamile falansa doğacak çocuğa acıyordum. Bu aileye bir bahtsız daha fazlaydı.

Üstelemeden yatağıma yatıp gözlerimi yumdum. Yarın gitmem gereken bir işim vardı ve ben yorgun bir şekilde gitmek istemiyordum. Bu yüzden yumdum gözlerimi. Sanki hiç derdim yokmuş, yarın mutlu bir güne başlayacakmışım gibi uyudum.

*#*#*

Başımın altında çalan alarmla yüzümü buruşturup gözlerimi açtım. Saat 7'yi gösterirken her zamanki gibi isteksizce yataktan kalktım ve odadan çıkıp lavaboya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp çıktıktan sonra odama geçip giymek için salaş bir tişörtle rahat edebileceğim kot şortumu alıp giydim. Son olarak da sırtıma gelen saçlarımı dağınık bir topuz yapıp çantamla telefonumu alarak odadan çıktım. Kapıyı açar açmaz karşımda gördüğüm yüzle geriye doğru tökezledim.

"İşinden izin aldık bugün bir yere gideceğiz." Holde kollarını önünde kavuşturan anneme anlamsızca baktım. Birlikte bir yere gitmemiz için anca babamın arkadaşına gitmemiz gerekirdi ki onu da; ya akşamları yapardık ya da hafta sonları. Ama gel gör ki bugün pazartesiydi.

"Nereye gideceğiz?" dedim ilgisizce. Annemle bir yere gitmek beni zerre ilgilendirmiyor. İçimde ona karşı olan sevgimi öldüreli çok oluyor. Bu yüzden o ve onunla ilgili hiçbir şey artık umrumda değildi.

"Doğduğunda karışmış olma ihtimalin olan bir aile, geçen hafta bizi aradı ve bugün de hastaneye sonuçları almaya gideceğiz." Anlamsızca ona baktım. Algılama duyum mu kapandı yoksa ben mi yanlış duydum?

Annemin gece babama söylediği şeyi anımsadım sonra. Babam demek bu yüzden ona kızmıştı. Sence tek sorun babanın kızması mı Açi!

"Af buyur?" dedim, kaşlarımı çatarak.

"Annen bizden habersiz iş yaptım, diyor kısaca." Babamın kızgın çıkan sesiyle annemin dudağı yana doğru kıvrıldı.

"Hiç olmazsa bunca zaman bana attığın iftiranın gerçek olmadığını görmüş olacağız." Dedi, eğlenen bir sesle.

"Lütfen benim anlayacağım şekilde anlatır mısınız?" dedim sinirle.

"Neyini anlamıyorsun, kızımız olmama ihtimalin var diyorum ya da babanın kızı çıkınca bekli Kadir Bey bunca zaman bizi görmezden gelmek yerine artık adamdan sayar." koluma astığım çanta yeri boylarken kulaklarım çınlamaya başladı. Dengem sarsıldı.

Babamın kızı olmayabilirim de ne demek oluyor? Böyle deli saçmalığı mı olur?

"Çıkalım hadi." Babam dış kapıyı açıp çıkınca annem de bana ters bir bakış atıp peşinden gitti. Bende anlamsızca peşlerinden yürüdüm. Böyle bir şey gerçekten olabilir miydi? 17 yıldır çatısı altında yaşadığım bu aile gerçek ailem olmayabilir miydi? En önemlisi de şey yalan mıydı?

Asansör giriş katta durunca inip park edilen arabaya bindik. Ruhsuzca kayan yolu izledim. Ne hissettiğimi bilmiyorum. Annemin benden ne ara DNA örneği alıp hastaneye gittiğini, ne ara bahsettiği aileyle görüşüp böyle saçma sapan iş çevirdiğini düşünmek kafamı patlatacaktı. Henüz tepkisiz olmam da iyi değildi.

Bu şok hâli sonradan bana çok kötü bir kriz getirecekti ve ben bunu istemiyorum. O sefil hâlimi tekrar görmek istemiyorum. Ama annem bunun için üstün çaba harcıyordu.

Yarım saat sonra doğduğum özel hastanenin önünde durduğumuzda annemle birlikte arabadan indim. Babam da arabayı park edip bize yetişti. Onlar önde ben arkalarından ilerledim. Asansörle üçüncü kata çıkıp koridorun sonundaki odaya girdik. Odada kalçasını masaya yaslayan doktor ve karşısında oturan biri kadın diğeri nedensiz tanıdık gelen bir adam ve benimle muhtemelen yaşıt olan biri kız diğeri erkek olan beş kişi vardı.

"Hoş geldiniz Suna Hanım ve Kadir Bey şöyle oturun lütfen. Küçük hanım sizde hoş geldiniz." Doktor olduğunu tahmin ettiğim adamın karşılamasına başımla karşıladım.

Annemle babam, içeri girdiğim andan beri bana bakan çiftin karşısına geçip oturdular. Ben de köşeye geçtim. Oturmak için fazla gergin hissediyordum.

"Herkes burada olduğuna göre geçen hafta DNA testi için müracaat ettiğiniz üzere testler yapıldı ve sonuçlar şu an elimde." Şu an ne tepki verebiliyorum ne de konuşabiliyorum. Çünkü sadece bir saat önce iş için kalktığım sabaha, hastaneye karıştırılmış olma ihtimaliyle gelmiştim. Şu an bu olanlar bir başkası için mümkün olsa ve ben duysam götümle gülerdim. Ama gel gör ki mevzubahis kişi bendim.

"Merakladırmayın da söyleyin artık, Levent Bey!" diyen, anneme inanmaz gözlerle baktım. Annem babama karşı kazanacağı savaşı düşünürken, anlaşılan benim ne olacağım umurunda değildi.

Başımı kaldırınca karşımdaki kadının benim gibi anneme baktığını gördüm. Annemin tavrı karşısında oda şaşırmış görünüyordu.

"Açelya Kurtar'dan alınan örnek; %99,9 Sarp Ataoğlu'yla uyuşmaktadır." Başımdan kaynar sular dökülürken tökezledim. Ne demek oluyordu tüm bunlar? Ne demek Açelya Kurtar, Sarp Ataoğlu'nun kızıydı.

Sarp Ataoğlu kim? Benim babamın adı Kadir Kurtar değil miydi? Neden bu adam öyle söyledi?

Ben babamın her ne kadar görmezden de gelse kızıydım. Ama bunlar bana değilsin diyordu...

BÖLÜM SONU...

🍁🍁🍁

Ve bir bölüm daha bitti...

Bölümlerin kısa olmasının sebebi ilk bölümlerden sizi sıkmak istemeyişim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir.

Sevgilerimle🤎

AÇELYA VEDA- GERÇEK AİLEMTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon