0.6

13.7K 785 89
                                    

Ahu'nun Koraltanlardan önceki hayatını hiç okumadık sanki ha? Bu bölüm birazcık eskilere ineceğiz.

Bu arada sınır geçilsin diye beklerken çürüdüm çürüdüm o yüzden sınırı boş verip yeni bölüm atıyorum

Neyseehh

İyi okumalarr^^

Sakinliğimi korumakta oldukça zorlanıyordum. Eski hayatımdaki anılar düşüncelerime üşüşüyor sakin kalmamı engelliyordu. Onlar benim el bebek gül bebek büyüdüğümü mü sanıyorlardı gerçekten. Öyle olsaydı ailemi bırakmak ister miydim? Bunları düşünüp aslında eski ailemle anlaşamadığım sonucuna varmış olmaları gerekirdi.

"Bu seni hiç alakadar etmez"

 İdolüm olan Memati'nin meşhur  sözünü söyleyerek noktalamıştım konuşmayı. Deniz de babasının bakışlarından sonra cevap vermemişti. Yemek yeme isteğim kaçmıştı. İştah mı bırakır insanda bu ergen. " Ben doydum, odama geçeceğim. Size afiyet olsun" kibarca kalkmıştım. Yani umarım öyle kalkmışımdır.

Odama geçtiğimde artık sakinliğini korumak daha da zorlaşıyordu. Sonunda gözyaşlarımı tutamamış ağlamaya başlamıştım. Zaten  sesim çıkmasın diye ekstra bir şey yapmama gerek yoktu. İstesem de sesim çıkmıyordu ağlarken. Bu da o ailenin benim üzerimde bıraktığı izlerden biri...

Cevdet beni her dövdüğünde bir de ağladığım için döverdi. Annem olacak o kadın da ağladığım için aşağılayıp üstüne tokat atardı susmam için. Ağlamak neden ayıp olarak algılanıyordu ki. Bunu asla anlayamayacağım.

 Sürekli sitem ederdim neden bu hayatı yaşamak zorundayım diye. İsyan ederken de ağlardım ,  ilk başlarda sesimi duyup dövmeye gelmesinler diye banyoda duş alırken ağlardım ya da kafamı yastığa bastırarak ağlardım. Sonralarda artık sesim çıkmaz olmuştu zaten. Sadece gözyaşı akıyordu, ha bir de burnum.

Yurda geçtikten sonra ağlamalarım azalmak yerine artmıştı. Oda arkadaşlarımın ailesi ile olan ilişkilerini her gördüğümde kıskanıyor, anne  baba özlemim artıyordu. Ama benim ne özlediğim Cevdetti ne de ihtiyaç duyduğum Belizdi. Ben kafamda oluşturduğum anne babaya ihtiyaç duyuyor, özlüyordum.

Yurda geçtiğimde fark etmiştim bir daha  istesem de ses çıkararak ağlayamayacağımı. İlk ağladığımda neden sessiz ağlıyorum ki onlar burda değil sesimi duyamazlar, gelemezler artık diye düşünmüştüm. Sonrasında sesim çıkmadı bir türlü sadece gözyaşı vardı. Ne bir haykırış ne bir hıçkırık.. Hiçbir şey yoktu. Ne kadar uğraştıysam olmadı.

Haykırışlarımı, hıçkırıklarımı içime atmıştım hep. İçime atmak zorunda bırakılmıştım.

Okuldan eve hemen geçmemek için sokaklarda yavaşça yürür bazen kütüphaneye girerdim. Ama eninde sonunda o eve girer yine aynı döngüye girerdim: dayak, aşağılamalar, hiçbir şey olmamış gibi yemek yaptırıp bulaşık yıkatmaları, ağlayarak yatağa girmem ve uykuya dalmam.

Bu döngüden çok sıkılmıştım. Sanki bir an vardı ve ben o anın içinde sıkışmış kalmış gibiydim. Her sabah o döngüye giriyor tekrar tekrar yaşıyordum. Arada değişen tek şey babamın beni dövmediği günler olmasıydı.

İlk başta anlamazdım neden dövdüğünü sonrasında niye olduğunu öğrenmiştim tesadüf eseri. Hatırlamadığım bir sebepten babamın iş yerine gitmiş ve oradaki ezikliğini, üstlerinin aşağılamasını görmüştüm. O da bu ezikliğini benim üstümde yok ediyordu. İş verenlerine haykıramadıklarını beni döverek söylüyordu. O, ezikliğini bendeki üstünlüğüyle kapatıyordu.

KORALTANLARWhere stories live. Discover now