Bölüm 34 "İzler IV"

26 10 53
                                    

Aslı duvar boyu kitaplarla dolu olan bu odaya girip ışığı yaktığında kitap kulelerinin arasına girdi. Topu topu dört adımlık bu oda tıka basa kitapla doldurulmuştu. Kitap sayfalarının eski kokusu tozlarla karışmış, odanın havasızlığında rahatlatıcı bir aroma oluşturmuştu.

Genç kadın elindeki çantayı yere koydu. Herhangi bir kitap kulesini yıkmamaya özen göstererek yere çöktü. Çantayı önüne alıp fermuarını açtı. Fotoğraf makinesini bulup çıkardı. Çektiği fotoğraflara göz gezdirdi. Defterine birkaç not aldı. Haberine giden önemli bir adım atabilmişti ancak bir sonraki adımını nereye atacağını bilemiyordu. Neyin peşine düşeceğini kestiremiyordu.

Oturduğu yerden etrafındaki kitaplara baktı. Bir kitabın arasından sarkan kağıda uzanmak için dizlerinde yükseldi. Kâğıdı çekmek istedi ancak kitapların ağırlığı ona bunu yapmaması gerektiğini hatırlattı. Üstündeki kitapları bir başka kitap yığınının üstüne koyup kağıda ulaştı.

Ters çevirip ışığa doğru çevirdiğinde düzensiz şekiller ve karalamalarla dolu bir sayfayla karşılaştı. Kafasını eğip kağıdı farklı açılarda tutarak karalamaları çözmeye çalıştı. Sonunda bunun büyük bir canlıya ait bir çizim olduğunu fark etti. "Bu da nesi? Bir kurt mu yoksa bir ayı mı?" Kağıdı defterinin arasına koydu. İçerdekilerle tekrardan konuşmaya çalışmak için odadan çıktı.

Selma ve Mert bir fotoğraf albümünün üzerine eğilmişti. Parmağını bir fotoğrafın üzerine koyan Selma, onlara doğru gelen Aslı'ya bakmak için kafasını kaldırdı. "Baksana Aslı, ne güzel fotoğraflar var."

Aslı ilgilenmiş gibi yaklaşıp gösterdiği fotoğraflara kısa bir bakış attı. "Evet, güzelmiş."

"Aslı bir sorun mu var? Biraz durgun gibisin." Diye sordu Mert. Aslı kendini bir koltuğa bırakırken kafasını iki yana salladı. "Seni birazcık tanımışsam canın bir şeye sıkılmış senin."

"Bizimle paylaşabilirsin Aslı. Sen bizim için o kadar şey yaptın. Eğer bizim de sana faydamız dokunabilecekse her şeyi yaparız," diye araya giren Selma önündeki albümün kapağını kapattı.

Aslı konuşmaya başlamadan önce dudaklarını ıslattı. "Bazı sorularımın cevaba ihtiyacı var aslında. Kafam sorularla dolu."

"Konu ne peki?" Mert oturuşunu düzeltirken Aslı'ya doğru döndü.

"Benim bu adaya gelme nedenim..." durdu ve kimliğini deşifre etmeden yardım isteyebileceği bir yol bularak konuşmasını sürdürdü. "Yaban hayatını merak eden bir maceraperestim ben. Bu konuda bir proje geliştiriyorum. Bu adada ilginç canlılar bulabilmeyi umuyordum."

"Aslıcık bir adada nasıl bir canlı popülasyonu olur ki? Genelde vahşi hayvanlar olmaz, olsa da insanların güvenliği için ortadan kaldırılır. Daha önce bulunduğum yerlerde de pek rastlamadım. Bu adada hiç bilmiyorum."

"Öyle mi diyorsun ya? Tüh..." Aslı omuzlarını düşürüp dudaklarını büzdü.

Selma düşüncelerinden sıyrılır gibi kafasını salladı. "Aslı, ağabeyimden yardım isteyebilirsin. O bu adayı iyi biliyor, ilginç kuşlar olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Hem misafirler de sırf bu canlılar için gelir buraya."

"Savaş bir şey bilmiyor. Sormuştum ona." Bir yalan daha dökülmüştü dudaklarından. "hatta şu ormandaki kapalı bölgede ne olduğunu bile bilmediğini söyledi. Yani bana yardımcı olamadı. Anlaşılan yanlış geldim. Burada vakit kaybettim." Tepkilerini ölçmek için gözlerini üzerlerinde gezdirdi. "En iyisi hazır gemi gelmişken geri dönmek." Son kartını oynamıştı. Şimdi ya batacak ya da çıkacaktı. Eğer ikisinden biri bir şeyler biliyorsa şu an söylemeleri olası olabilirdi. Ancak gerçekten de bilgileri yoksa o zaman gitmekten başka çaresi kalmayacak mıydı? Aslı elini kulağının arkasına götürdü. Parmakları ondan emir almayı bırakmışçasına kulağını kaşımaya başladı. Mert de Selma da birkaç dakika sessiz kaldı. Sonunda konuşmaya başlayan Selma oldu.

"Aslında... Bu adadaki canlılarla alakalı ailemin kuşaklar boyu yaptığı çeşitli araştırmalar vardı. Hatta bilmem kaç büyük büyükbabamın araştırmaları oldukça detaylıymış."

Aslı zafer kazanmışçasına gülümsedi. İşe yaramıştı. Şimdi tek yapması gereken detayları öğrenmekti. "Belgeler falan var mı? Projem için belge ve kanıtlara ihtiyacım var."

"Arşivlerde mutlaka vardır. Senin için onları çıkarttırabilirim."

"Selma bu meseleden kimseye bahsetmesen olur mu? Biliyorsun annen beni pek sevmedi. Şimdi bu konuyu öğrenirse beni gemiyi beklemeden yüzerek göndermeye kalkabilir."

"Şey... Kendi başıma onları nasıl bulabilirim bilmiyorum."

"Her neredeyseler ben gelip arayabilirim. İzin verirsen tabii."

"Evin diğer yakasında olmalı. Oraya hiç gitmedim çünkü yasak. Sen gidebilir misin oraya?"

"En azından denerim. Ama dediğim gibi bu konu buradan dışarı çıkmamalı."

"Kime söyleyeceğiz sanki?" diye sordu Mert.

"Merak etme Aslı. Kimse bilmeyecek. Ağabeyim bile."

"Sağ ol Selma." Aslı uzanıp onun elini tuttu. Selma diğer elini Aslı'nın eli üzerine koyarken, "Arkadaşlar böyle yapar değil mi? Birbirlerinin sırlarını tutar." Diye konuştu. Aslı elini geri çekerken gözlerini kaçırdı. "Arkadaşlar birbirlerine yalan söylemez. Oysa ben o kadar çok yalan söyledim ki..." diye geçirdi içinden. Salonda birkaç tur attı. Vitrin çekmecelerini karıştırıp bir kağıt ve kalem buldu. Sehpanın üstüne koydu. "Evin krokisini çizebilir misin? Şu bahsettiğin kısım tam olarak nerede kalıyor?"

Selma kalemi eline aldı. Bir süre düşündü. "Nasıl çizebilirim bilmiyorum."

Aslı elini uzattı. "Kalemi bana ver." Hızlıca malikanenin kaba bir taslağını çıkardı. "Bana sadece ne tarafta kaldığını göster."

Selma kağıdın üzerine eğildi. Parmağı kağıt üzerinde gezindi. Anlaşılır olması bakımından parmağı gezdirdiği yerlerin neresi olduğunu ona açıklayan Aslı iyice sabırsızlanmıştı. "Şurası."

"Emin misin?"

"Evet. Ağabeyimin odasının olduğu koridorda üst kata çıkan bir merdiven var. Yerini tam olarak bilmiyorum."

"Üst kat mı var?"

"Sadece bu kadarını biliyorum Aslı. Daha fazla yardım edemediğim için üzgünüm."

Aslı kağıdı eline alıp Selma'nın gösterdiği yeri işaretledi. "Teşekkür ederim."

Mert kafasını koltuğun kenarına dayamıştı. İki kadının konuşmalarını dinlerken gözleri ağırlaşmıştı. Gözlerini açık tutmaya daha fazla dayanamayarak kendini uykunun derin kollarına bırakmak üzereydi. "Mert'e yastık ve bir örtü bulalım. Senin için de içeriyi hazırlayalım. Saat epey geç oldu." Aslı kağıdı katlayıp cebine koydu.

Söylediği şeyleri yapmak üzere yatak odasına girdi. Dolabı açarak yastık ve yorgan çıkardı. Bunları kucaklayıp salona döndü. Mert'in kafasının altına yastığı yerleştirip üzerini örttüler. Selma, Aslı'nın peşinden yatak odasına girdi. Aslı temiz çarşaf ve yastığı çıkarıp sandalyenin üzerine koydu. Yatağa serili eski örtüleri kaldırıp hızlıca temizlerini serdi. Selma sessizce onu izliyordu. Aslı işini bitirdiğinde odaya mis gibi temiz çarşaf kokusu sinmişti. Valizinin bir gözünden bulup çıkardığı pijamaları Selma'ya uzattı. "Bunları giy. Elbiseyle rahat uyuyamazsın." Selma pijamayı alırken gülümsedi. "Her şeyi düşünürsün, değil mi? Bu arada sen nerede uyuyacaksın?"

"Sen beni dert etme. Üstünü değiştir ve iyice dinlen. İyi geceler." Kapıdan çıkmak üzere dönerken duraksadı.

"Şey... Selma tekrar teşekkür ederim."

"Rica ederim Aslı. İyi geceler."
Aslı odadan çıktı. Salonun ışığını söndürdü. Şimdi sadece açık perdeden içeriye sızan dolunayın ışığı aydınlatıyordu salonu. Tekrardan küçük odaya giren Aslı kamerasını yanına alıp geri çıktı. Selma'nın ışığı söndürmüş olduğunu görünce yavaş adımlarla dış kapıya doğru ilerledi.

Kapıyı açtığında gecenin serinliği bedenini ürpertti. Dışarı çıkıp arkasından kapıyı kapattı. Nereye gideceğini biliyordu. Tereddüt etmedi. Durmadı. Hedefine ulaşana kadar da durmayacaktı.

LUNA ADASIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora