AMELYA: 1. BÖLÜM

18.3K 1.5K 4.5K
                                    

Herkese merhaba sevgili bunu okuyanım;

Birine eşlik etmek için çok uzun bir yoldu bu, bu yüzden hepinize tüm kalbimle teşekkür ederim.

Neler olup bittiğini hatırlayanlar olacaktır ama bunca zamanın ardından nerede kaldığımızı hatırlatmak isterim. En son Maya, Fetih, Pars, Meyra ve Yargıç İpsela'ya; Hükümdaların yaşadığı yere gittiler. İlk kez Fetih'in hayatına dair bir şeyler öğrendiğimiz yerdeyiz. DORA'da nerede bıraktıysak oradayız aslında.

Esila bir şeyler itiraf ederek kendini bir uçurumdan aşağı bıraktığında Maya oradaydı, hadi birlikte Maya'yı düştüğü yerden kaldıralım.

Gecenin için son kez.

Keyifli okumalar dilerim...

np: Imany, You Will Never Know

1. BÖLÜM: PUSU KURMUŞ KARANLIK

Sadece başıma geldi işte, sadece bütün bunlar benim başıma geldi.

Bir insan hayatına kaç yenilgi sığdırabilir zaman bana bunu öğretecekti. Zaferlerin nasıl gelip geçici olduğunu. Bir gün doğduğun evin önüne çıkan bir sokakta yenilgilerinle yüzleştiğinde zamanın da tükenebildiğini görecektim. Artık orada olmayan evden kalan boşluğa bakarken ne hissedersem zaferim de yenilgim de o olacaktı.

Soğuk, hissettiğim tek şey ne kadar soğuk olduğuydu ama bu sevdiğim birine ait bir soğukluk değildi. Öyle olsa beni böyle sarmalamasından rahatsız olmazdım. Ama kaçındım, inleyerek ve ağlayarak o soğuktan kaçınmaya çalıştım. Ölümün ne kadar soğuk olduğunu biliyordum. O kadar çok kişiyi kaybetmiştim ki ölümün ne demek olduğunu yaşamaktan daha iyi biliyordum. Ama ölmek istemiyordum. Onu yalnız bırakmak istemiyordum. O beni bırakmazdı. O asla beni yalnız bırakmazdı.

"Karşı karşıyayız," diye seslendi puslu bir ses.

Gözlerimi açmak istedim, onu görmek istedim ama yapamıyordum. Gözlerim birbirine kenetlenmişti. Uzuvlarımı hissedemiyordum. Kendime ulaşamıyordum. Sadece karanlığı hissediyordum, bedenimi ele geçiren ve kanıma kadar sızan karanlığı.

O kadar parçalanmıştım ki sızması hiç de zor olmadı.

"Beni hapsedebilirsin," diye inledim zihnimi zorlayarak. "Beni kör edebilirsin." Sesimi kafamın içinde boyutlandırmaya çalıştım. "Ama beni yok edemezsin."

"Öyle mi sanıyorsun?" diye karşılık verdi.

Hayalet bir gülümseme hissetmesem de dudaklarıma yerleşti. Sesimi duyurabilmiştim, bu yandığını göremediğim bir ışık demekti. Bu yapabilirim demekti. Demek ki hâlâ vazgeçmemiştim.

Sesime yaptığım gibi görüşümü boyutlandırmaya çalıştım. Gözlerini kapattığında düşlemek gibi. Ama daha zor. Çok zor. Karanlık sıkı sıkı kenetlemiş ellerini. Aralamama izin vermiyor. Çarşaf çarşaf üzerime yığılmış.

"Üzgünüm," dedim sese. "Başına ne geldiğini bilmiyorum ama başına gelenler için üzgünüm."

Karanlığın içinde bir şey hissettim. Bir kaşıntı. Bir geri çekilme. Korku. Sanki kimse ona elini uzatmamıştı ama ben şimdi saçlarını okşamıştım.

"Sen de onlar gibisin," dedi ses.

Bu defa o kadar içten gelmişti ki gülmeyi başarmıştım.

GECENİN HİKAYESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin