26. bölüm

24 6 0
                                    

Bölüm şarkısı "where s my love"

Meraba tekrardan. İşte yine buradayım. İşte yine buradasın. Tüm pişmanlıklarımla buradayım. Korkularımla buradayım.

Bir yola çıktık. Beni yarı yolda bırakma. Yorumlar bırak. Onları okuyorum. Yorumlarınızı gördüğümde mutlu oluyorum.

.

24 Nisan

Annemin soyadı neden hâlâ Ateş diye merak ediyordum.

Tesadüf değilmiş. Olamazda. Bu kadarı fazla.

Babam yaşıyormuş. Bana sahip çıkmamış sadece.

Orada bir yerlerde yaşıyor.

Ama ne o benim babam.

Ne ben onun kızıyım. :)

Hiçbiri.

.

Herhangi bir gün. Rüzgar gittikten sonra ne anlamı var ki?

Saat gecenin bir yarısı.

Günlerdir gördüğüm kabuslardan farklı birini gördüm.

Sokağa fırladım.

Ona gitmek için.

Hayır.

Artık Rüzgar a gidemem. Kendini kandırma Evin.

Sadece mezarına gidebilirsin. Bu kadar.

Titreyen ellerimi vücuduma sardım.

Hâlâ ağlıyordum.

Nasıl ağlamayayim? O gittikten sonra.

Gitti. Dönemeyeceği bir yere.

Kapüşonluma iyice sarındım.

Başımı eğdim.

Sokak lambası içimi karartıyordu. Her şey gibi.

Sokak lambası ışık tutamazdı bana. Onun mezar taşı tutardı.

Yağmur çiselemeye başladı.

Yağsındı. Daha iyiydi. Tek başıma ağlamaktan sıkılmıştım.

Hem sonra... gözyaşlarım daha az belli olurdu.

Yüzüme yağmur damlalarının düşmesine izin verdim.

Hızlı hızlı yürüyordum.

Sarı saçlarım arkaya doğru uçtu biraz.

O yaşarken birgün "saçların uzun daha güzel. Kısa da güzel. Hep güzel. Ama uzatsan ... en çok saçlarına değer versen ... işte ben bunu istiyorum Evim."

Şimdi sesi kafamın içinde yankılanıyor.

Burnumu çektim. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı.

İşte hayat bazen böyledir.

bir mezar taşını görmeye muhtaç olursun.

Bir çift mavi göze muhtaçtım. Böyle mi olacaktı? Nasıl bu kadar bağlandım? Nasıl yaptın?

.

Ne kadar toprağına sarılı durdum bilmiyorum.

Ama o gece sabah olmadı.

Sanki bir daha olmayacak gibi.

Saatler geçti... biri koluma dokundu.

Kafamı kaldırdım.

"Evin hanım" dedi adam.

Üstüm başım ıslak topraktı.

"Buyrun " dedim toparlanmaya çalışarak.

Hâlâ mı Evin? Rol yapmaya devam mı? Bu halde bile mi?

"Siz kimsiniz" dedim yaş gözlerimle.

"Evin hanım. Ben Rüzgar abimin bir arkadaşıyım. Ona çok borçluyum. Bir vasiyeti var. Birkaç tane..." dedi.

"Kendimi tanıtayim. Arda ben."

"Lütfen konuşabilir miyiz?"

Kafa salladım. Ayağa kalktım.

Ama biraz korkuyordum. Ben kimseye güvenmezdim. Hayat bana böyle olmayı öğretti.

Yan yana yürürken, yan yan baktım adama.

"Sizin arabanıza binmeyeceğim. Taksi çağırırım." Dedim surat asarak.

"Nasıl isterseniz..." dedi yüzüme çok bakmadan.

Caddeye çıktık.

Şansıma bir taksi çevirebildik. Beklemeden.

Taksiciye söylediğim kafeye sürmesini rica ettim. 

Arka da oturuyorduk.

"Beni nasıl buldunuz?" Dedim .

"Mektuplar ... Rüzgar abinin mektupları. Sizi böyle buldum. " dedi Arda.

Ben Rüzgar ın yazım şeklini bilirdim. Yalan mı doğru mu çıkardı kokusu.

"Sizin için olan mektuplar evinde." Dedi yüzüme gözlerini dikerek.

.

İlk kısımları yazarken içim yandı bi tık. ;)

Kısa bir bölüm. Biliyorum.

Ama yinede, yazım tarzımı beğeniyor musunuz?

Size bir şeyler hissettirebiliyorsam ne mutlu bana. 

Görsel eklememi ister misiniz?

Bu arada Evin yaşadığı her şeye rağmen öyle bir ayağa kalkacak ki... :)

Onu asla güçsüz yazmadım.

Görüşmek üzeree...

Evin +18 (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon