20. Bölüm - Tehlike

80 23 31
                                    


SALVOR



Ford, Salvor'un yanında durmuş, olduğundan daha uzun görünmeye çalışarak şarabını yudumluyordu. Argent'ın kırmızı ve altın maskesini takmıştı ve birkaç dakika önce prens kılığında odaya yeniden girmişti.

Saat neredeyse gece yarısıydı.

Müzik hâlâ çalıyordu. Sohbet ve kahkaha sesleri yüksek tavanda çınlıyordu. Saatin geç olmasına rağmen kalabalık her zamanki gibi canlıydı.

"Samuel'i göremiyorum," diye mırıldandı Ford. İkisi de görülmek için ellerinden geleni yapıyorlardı ama sanki kutlamalara kısa bir ara vermeye çalışıyorlarmış gibi durduklarından, aşırı yaklaşılabilir görünmüyorlardı. Bu sayede kimsenin Ford'un Argent olmadığını anlamasını engellemeyi umuyorlardı.

Salvor odayı tararken kendi şarap kadehinden bir yudum aldı.

Sadia'nın baş rahiple konuştuğunu gördü ama bütün gece kızın yanında olan Samuel ortalıkta yoktu.

"Bu ne anlama geliyor?" diye sordu muhafızlardan biri, sesini alçaltarak.

"Belki de diğer suikastçılara işaret vermek için kaçmıştır," dedi Ford. Salvor'a baktı, maskenin içindeki gözleri kasvetliydi. "Ya da cinayet için kalmayı planlamamıştı, bu yüzden Nora'yla erkenden buluşacak."

Salvor bu konuya dair her şeyden nefret ediyordu. "Tetikte olun," diye emretti sessizce.

Adamlar başlarını salladı, belli ki odaya uyum sağlamışlardı; bazıları balo salonunun kenarlarına bakarken, diğerleri daha yakındaki kalabalığı gözlüyordu.

Gece yarısına yaklaştıkları her saniye Salvor'un gerginliği artıyor, midesindeki şarap ekşiyor ve midesi bulanıyordu.

Müzik yüksek sesle devam ediyor, davullar, yaylılar ve flütler onun gümbür gümbür atan nabzına uygun bir ritimle çarpışıyordu. Odadaki kahkahalar keskindi; bir kadın çığlık attı ve Salvor arkasına dönüp baktığında bir kadın rahibin gülerken başını arkaya attığını, elindeki şarap kadehinin sallandığını ve yanaklarının renkten renge girdiğini gördü.

Trevill ve Ivan'ın dans pistinin kenarında konuştuklarını gördü, hangisinin daha sinirli göründüğünü söylemek zordu.

Marry'i göremiyordu ama Marriset bu tarafa doğru yürüyordu.

Azizler aşkına, şu an bu, istediği son şeydi.

Genç kadın iki adama da sırıttı, uzun parmaklarından bir kadeh şarap sarkıyordu. "Majesteleri, Jayveh nereye gitti?"

"Başı ağrıyordu," dedi Salvor, Ford'un söylemesine gerek kalmadan.

"Ah, ne yazık." Marriset'in gözleri tavandan sarkan binlerce mumun ışığında parıldıyordu. Duvarlardaki lambalar yüzündeki gölgelerle oynuyordu.

İnkâr edilemeyecek kadar güzeldi ama gerçek dışı, neredeyse sahte bir niteliği vardı. Güzelliği gerçeğinin bir kopyasıydı; gülümsemesi gözlerine değmiyordu ve pürüzsüz cildi fazla mükemmeldi. Tek bir çil bile yoktu.

"İtiraf etmeliyim ki dans etmeyi umuyordum, Argent."

"Korkarım çok yorgunum," dedi Ford, Argent'ın sesini taklit etmek için tınısını değiştirerek.

Kadın kaşlarını çattı -Salvor bunun Ford'un olumsuz yanıtından mı, yoksa onun sesinden bir şey anlamasından mı kaynaklandığından emin değildi.

Aşk ve İsyanWhere stories live. Discover now