7. Bölüm - Oyun

117 43 36
                                    



NORA


Sesler odada yükselip alçalıyor, sohbet ve şuh kahkahalarla yankılanıyordu. Cam şıngırtıları ve topukların taşa vuruşları gürültüyü bölüyordu. Koridorun loşluğunda Nora'nın yanakları kızarıyor ve güzel duygulara odaklanmak için mücadele ediyordu. Kızgınlık vardı. Hayal kırıklığı. Keder de yüksek ve keskin bir şekilde hissediliyordu ve Nora bu güçlü duygunun Cora'nınki olduğunu anladı. Nora, bir insanla ne kadar çok zaman geçirirse, onun duygularına o kadar alışırdı.

Kapının dışında, gölgelerin arasında siper alarak bekledi. Diğerlerine katılmak konusunda isteksizdi. Çok çeşitli ve acımasız duyguların sağanağına maruz kaldıktan sonra bitkin düşmüştü. Burası, Solacia'da çoğunlukla gözlerden uzak geçirdiği hayatından tamamen farklıydı. Şato personeli onun hep aşırı derecede içine kapanık olduğunu düşünür, hatta bazıları sık sık hasta olduğunu sanırdı. Ancak gerçek çok daha basitti - bir empat olarak, başkalarının yanında olmak yorucuydu.

Elbette odaya girmeye de isteksizdi çünkü geç kalmıştı ve insanların kendisine bakmasından nefret ediyordu. Tek başınayken bir oda dolusu çiftle karşılaşma düşüncesi de hiç hoş değildi.

En az yarım saattir yemeğe gitmeye hazırdı aslında, ama Salvor'u beklemişti. Ahmi, tüm erkeklerin eğitim alanından döndüklerini söylemesine rağmen Salvor süitlerine gelmemişti.

Ahmi onun safir mavisi, ince kolları bileğe kadar daralan elbisesini giymesine yardım etmişti. Beli tam oturuyordu ve eteği yere kadar iniyor, hareket ettiğinde su gibi dalgalanıyordu. Uzun kırmızı saçları bir omzunun üzerine attırılmış, basit bir kurdeleyle ensesinin yan tarafında sabitlenmişti. Amcasının hediyesi olan basit bir gümüş kolye kıyafetini tamamlıyordu.

Eksik olan tek şey kocasıydı.

Ahmi'nin endişe ve acıma duygularının karışımını daha fazla hissetmeye dayanamayan Nora, akşam yemeğine yürüyerek gitmişti. Salvor'un nerede olduğunu bilmiyordu, umurunda da değildi. Onun ortadan kaybolmasından dolayı kendini önemsiz hissedecek değildi.

Bu kararlılığını hatırlayarak loş salonda derin bir nefes aldı ve sonra odaya daldı.

Herkes ikişer ikişer ayakta duruyordu, çiftler birbirlerinin kollarına tutunmuş ya da en azından yakın duruyorlardı. Bol bol sohbet ediliyor, kısa bardaklardan kehribar rengi şaraplar yudumlanıyordu. Nora, Salvor'un orada olmadığını fark etti.

"Ah!" Marriset'in sesi kulağında çınladı. "İşte buradasın, Nora. Sonunda bize katılmaya tenezzül edebildin."

Nora, diğer kadından gelen tanıdık kin dalgası karşısında kaskatı kesildi. Birlikte geçirdikleri acı dolu uzun öğleden sonranın ardından, Marriset'e ve onun sahte gülümsemelerine karşı sabrı iyice tükenmişti.

Jayveh ve Argent ona doğru döndüğünde, Argent'ın yüzünde bir sırıtış belirdi. "Nora! Tanrılar aşkına, Salvor nerede? Seni yalnız başına bırakmadı, değil mi?"

"Nerede olduğundan emin değilim." Nora, Marriset ve kocası Darrin de dahil olmasına rağmen onların arasına katıldı. Odanın diğer ucuna bir göz atınca Marry ve Rivard'ın, Samuel ve Sadia ile konuştuklarını gördü. Gözleri Rivard'a takıldı; burnu şişmiş ve morarmıştı. Ivan ve Cora diğerlerinden biraz ayrı durmuş, içkilerini yudumluyorlardı.

Argent kaşlarını çattı, adamın içinde suçluluk ve endişe gibi bir duygu kıpırdanıyordu. "Belki de hâlâ baş rahiple görüşüyordur."

Nora gözlerini kırpıştırdı. "Baş rahiple mi görüşüyordu?"

Aşk ve İsyanWhere stories live. Discover now