15.bölüm

214 22 2
                                    

Elim'deki içki şişeleri ile mutfağa yönlendim. Oda'ya geri geldiğim'de ise, Brahms'ın masadaki çöpleri topladığını gördüm. Çıkış kapısına doğru yürümeye başladı. Bende onu takip ettim. Birlikte çöpleri çıkarıp attık. Ardından fare kapanlarını temizledik. Daha sonra içeri geçtik.

"Gel kahvaltı yapalım"

"Yok, sen yap, benim midem biraz rahatsız'da. Nasıl içtiysem artık, yarınlar yokmuş gibi"

"Tamam o zaman. Ben senin için söyledim zaten, yoksa benim'de pek iştahım yok"

"Anladım, ben odama çıkıyorum, dinleneceğim biraz"

"Tabi, git istirahat et sen"

Sonun'da odamdaydım. Kendimi yatağa attım. Dinlenmek için geldiğimi söyledim ama düşüncelerim buna engel olup durdu.

"Off cidden dans mı? Hahahahaha çok saçma"

Biz dans ettik. Birde koynun'da uyuya kalmışım. Kim bilir daha neler saçmaladım. Brahmsın yüz ifadeleri gözümün önüne gelip durdu. Hala alışamamıştım maskesiz haline. Yorgun ve derin bakışları... Sessiz ve çocuksu halleri. Sanki buraya, bu dünya'ya ait değilmiş gibi. Bu düşünceler ile uyuya kalmıştım..........

...........................

Uyku'dan doymuş bir şekilde kalktım. Fazlasıyla enerjiktim. Yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdim. Çalışma odasın'dan yine müzik aleti sesleri yükseliyor'du. Bu sefer piyano yerine keman sesiydi. Kendimi yine onu izler şekil'de buldum. Nasıl bir zevk ve heves ile çaldığını görmek güzel'di. O resmen sanat için doğmuş gibiydi. Bir müzik öğretmeni ya da bir edebiyatçı? Nasıl görünür dü acaba? Peki gerçekte ne olmak isterdi? Böyle bir kadere mahkum olmasaydı... Nasıl biri olurdu? Belki de o kadar da kötü biri değildir? Neden her şey böyle olmak zorundaydı ki? Neden?

"Beni izlemeyi hobby edindin sanırım"

Kahretsin! Yakalandım yine. Hiç kendimi bozmadan gülümsyerek :

"Abartma. Sadece böyle bir sahneyi bozmak istemedim. Ben birden içeri girseydim, devam mı edecektin sanki?"

"Bilmem... Ama hoşuna gittiyse..şey..devam edebilirim?"

"Yok kalsın. Ben mutfakta olacağım. Açsan sen de gel"

Hiç sorgulamadan beni takip etti. Sade bir kahvaltı hazırladım.

"Afiyet olsun"

"Sana da"

Beraber kahvaltı yaptıkdan sonra, her zamanki gibi çalışma odasına geçtik. Her gün bu rutinleri tekrarlamak beni bunaltıyordu............

*******************

Günlük işlerimi bitirdikten sonra odama geçtim. Ne kadar doğru olduğunu bilmiyordum ama Sandy'yi armaya karar verdim.

"Alo efendim"

"Hey merhaba, benim Greta"

"Greta! Seni nasıl merak ettim haberin var mı?"

"Biliyorum... Biliyorum. Üzgünüm benim hatam, her neyse. Bak ne diyeceğim, benim üniversite diplomamı, iş cv'lerimi, her ne varsa söyleyeceğim adrese yolla. Tamam mı?"

"Hey bir dakika, bir dakika. İngiltere'de kalmayı planlamıyosun değil mi?"

"Aslına bakarsan.... Evet.. Ben burada kalmayı düşünüyorum"

"Greta sen ne dediğinin farkında mısın? Orada nasıl geçineceksin?"

"Dur tamam sakin ol. Haklısın bu çok ani oldu farkındayım ama Amerika'da bir hayatım yoktu biliyorsun. Nedeni ise apaçık ortada, bunu da biliyorsun. Ailem ile de aram hiç iyi değil, yıllardır konuşmuyoruz bile, nerde, ne yaptıklarını bilmiyorum. Bir süre burada kalırım, olmadı Amerika'ya geri dönerim.... Sadece bana biraz zaman ver olur mu?"

"Tamam.. Nasıl istersen öyle olsun... Peki ya Cole? Yanına geldi mi? Hala bakıcılık mı yapıyorsun?"

Bunu soracağını tabii ki biliyordum. Olabildiğince sakin kalmaya çalıştım.

"Şey... Hayır gelmedi..."

"Bayadır kapıma da dayanmıyor. Bak bana yalan söylemiyorsun değil mi Greti?"

"Hayır.... Hem gelseydi ben şu an Amerika'da olurdum"

"Haklısın... Peki bakıcılık?"

Hay senin bakıcılığına be.

"Hayır yapmıyorum. Buradan kazandığım para ile bir ev tutarım ve bir iş bulacağım. Öyle geçinmeyi düşünüyorum"

"Haklısın... Senin de artık bir hayatın olmalı... Tamam istediklerini göndereceğim. Başka istediğin bir şey var mı?"

"Ah evet! Bana düzgün kıyafetler de gönderirsen sevinirim. Biraz dergi, biraz makyaj malzemesi ve bir de odamdaki şu kilitli kutuyu da gönder"

"Tamam... Hemen bugün mü göndereyim?"

"Evet hemen bu gün gönderirsen harika olur. Tabii zamanın varsa"

"Peki. İşlerimi az önce bitirdim zaten. Hemen hazırlayıp göndereceğim merak etme. Haftaya gelir anca. Sen adresi ver bana"

"XXXXXXXX şehri. XXXXXXXXXX kasabası. Ev XXXXXXXXXXXX"

"Tamam hadi öptüm. Hoşçakal Greti"

"İyi ki varsın Sandy. Hoşçakal"

Telefonu kapatır kapatmaz üstümden bir yük kalkmış gibi hissetim. Üzgünüm Sandy.... Söylediğim her yalan için özür dilerim. Aslında paraya ihtiyacım yoktu, buradan aldığım maaş ile bir süre daha geçine bilirdim. Bunların hepsi bahane. Ben sadece biraz da olsa bu evden uzaklaşmak istiyorum. Peki bunu Brahms'a nasıl söyleyecektim? Eminim ki konuşmalarımızı duymuştur, duymamasına imkan yok.........

Bir süre sonra mutfağa inmeye karar verdim. Su içtiğim sırada Brahms mutfağa girdi. Bir süre ona baktım. Neler olduğunu anlamış gibiydi.

"Her şeyi duydun değil mi?"

Maskenin ardındaki masumiyet. Where stories live. Discover now