8.bölüm

416 30 9
                                    

Odama doğru haraket eden adımlarımı durdurdu, Brahms'ın sıcak parmakları. Bana da sadece dediklerini dinlemek düşüyordu.

"B-ben az önce olanlar için özür dilerim... Fazla ileri gittim, biliyorum... Sana öyle çıkışmamalıydım.. Özür dilerim Greta... Bu olanları unutup kitap okumaya devam edebilir miyiz? Lütfen.."

Galiba haklıydı, evet haklıydı böyle kaçarak hiç bir yere ulaşamayacaktık. Kafamı "evet" anlamında salladıktan sonra tekrar çalışma odasına gittik.

.........

"....Hiç bir şey söyleyemedi adam çünki haklıydı kadın. Hemde sonuna kadar. Bir şeyler söylemek istesede boğazında düğümleniyordu her kelime. Ona doğru adım atmak istesede geri çekiliyordu bedeni. Sanki bütün dünya ve benliği ihanet ediyor du ona. İlk adımı attı kadın, cesareti ile etkilediği adama sarıldı. Sıkıca sarıldı. İç çekti kadın. Her hücresi ile kendine hayran bıraktığı adamı terk ediyordu. Seyretmek kalıyordu adama. Sevdiği kadının kayıp gitmesi kalıyordu ona...."

"Peki ya sen Greta? Sen de bir gün beni terk edecek misin?"

Soru garipti. Bunu bende hiç düşünmemiştim. Onu terk edecek miydim?

"Bilmiyorum.... Sanırım bazı şeyleri zamana bırakmalıyız Brahms"

"Zaman" diye mırıldandı.

"İnsanların şimdi yapabilecekleri şeyleri zamana bırakması çok saçma"

"Ama ilerde bizi neyin beklediğini bilemeyiz Brahms. İnsanlar bazen çok istedikleri bir şeyin peşinden gitmek ister fakat ulaştıkları yol bambaşka olabilir, ya'da nefret ettikleri, veya akıllarının ucuna bile gelmeyecek kişilere dönüşe bilirler bunu kimse bilemez"

Bunları söylerken ikimizin durumu geldi aklıma. Sahiden de , acaba Brahms küçükken ne olmak isterdi?

".... Evet haklısın Greta. Çok haklısın. Biliyorum konumuz ile bir alakası yok ama biraz bahçede dolaşa bilirmiyiz? Hem kapanları temizlemekte yardım ederim olmaz mı?"

Bahçeye çıktık, kapanları temizledik, biraz hava aldıktan sonra'da eve geçtik. Azıcıkta olsa Brahms'ı kendime yakınlaştırmıştım. Biraz daha beklemem gerekiyordu. Burdan kaçmam için güvenini kazanmam lazım......

*****************

Saat akşama doğru yaklaşmıştı. Mutfakta birşeyler hazırlarken Brahms geldi.

"Yardım edeceğim bir şey var mı?", diye sordum.

"Şey, yok su alıp çıkacağım"

O an gözüm elimdeki bıçağa kaydı. Belkide tam zamanıydı. Yapacağım şeyden emin değildim fakat burada daha fazla kalma gücüm gittikçe tükeniyor'du. Sadece elimdekini hızlı bir şekilde beline saplamam gerekiyordu.

Emindim yapacaktım. Sırtı hala bana dönük bir şekildeydi. Yavaşça yaklaştım ve bıçağı var gücümle ona doğru ittim.

Maskenin ardındaki masumiyet. Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu