5.bölüm

436 45 8
                                    

Bu doğru muydu? O gerçektende beni seviyor muydu? Söylediklerinde ne kadar samimiydi bilmiyorum. 

Ona taraf dönerek "Üzgünüm Brahms, ama ben seni sevmiyorum", dedim.

Bu sözden sonra odayı terk edebilirdim  onu bu düşünceler ile baş başa bırakabilirdim, yanlız ben sustukça öfkem daha da artıyor. Belkide bazı şeyleri konuşma zamanı gelmişti.

Fikrimi değiştirerek cümlelerime devam etmeye başladım.

"Aslında biliyor musun? Sende beni sevmiyorsun"

Anlamamış bakışları ile süzdü beni fakat bu beni susturmaya yetmedi.

"Evet sende sevmiyorsun. Seninki... Seninki sadece bir takıntı anlıyormusun sen sadece ilgi istiyorsun. Sana bakılmasını, ilgi gösterilmesini istiyorsun, bu kadar".

Sözümü kesmesine müsade etmeyerek devam ettim.

"Cole'da öyleydi, beni her defasında sevdiğini, bana değer verdiğini söylerdi ve ben ona her inandığımda kendimi yoğun bakımda buluyordum"

Onun ne hissettiğini bilmek istemiyordum fakat vericeği cevabı merak ile bekliyordum. Sonunda suskunluğunu bozarak karşılık verdi :

"S-senin söylemeye çalıştığın şey, tamamen farklı. Cole ile benim aramdaki fark şu, Cole seni sevdiğini söyleyerek sana zarar verdi, seni ölüme sürükledi. Ben böyle bir şey yapmadım. Yapmamda. Seni sevdiğimi söyleyerek sana zarar vermem.... Veremem"

"Ben ne yapacağı belli olamayan, kendini kontrol edemeğen birine inanmak istemiyorum. Ben bir katile inanmak istemiyorum!", dedim kendinden emin ve öfkeli bir ses tonu ile. Gerçi sesindeki dürüstlüğü hissedilsede fikrim değişmeyecekti. Konuyu kapatarak odayı terkettim.

Herzaman ki gibi kapımı kilitliyerek yatağa oturdum. Aslında pek uykum yoktu, sıkılıyordum daha doğrusu. O anda gözüm okumak için masaya bıraktığım Brahms'ın yazdığı yazıya değdi. Okumak için güzel bir zamandı. O halde ne bekliyorum ki. Kağıdı elime aldığım gibi yatağımın baş köşesine yerleştim ve okumaya başladım :

"Onu ilk gördüğümde çok beğendim çünkü... Çünkü o çok güzeldi ve bana Emily'i hatırlatıyordu. Evet geçmişimi hatırlatıyor. Ben bir katildim pişman olmam veya olmamam bu hiç bir şeyi değiştirmez beni haklı çıkarmaz. Acaba Greta bana inanır mıydı? Masum olduğuma inanır mıydı? Bana bir şans verir miydi? Bilmiyorum ama sanırım o'da benden nefret ederdi. Kim etmezdi ki? Aileme de kızamıyorum, bütün bunları beni korumak için yaptılar. Eğer ben burada saklanmasaydım, şu an hapisteydim. Olmam gereken yerde. Belki hapiste yatsaydım daha az acı çekerdim, her şeyin bedeli ödenirdi belki ama bu sefer Greta ile tanışamazdım. Keşke ona sıkıca sarılarak teşekkür edebilsem. Beni tekrar hayata döndürdüğü için bir teşekkür, kabul eder miydi acaba? Yoksa o'da ailem gibi bana inanmaz mıydı?, beni dinlemek yerine bana katı kurallar koyan ailem gibi. Sanırım bu çektiğim acı hiç bir zaman geçmeyecek.."

Nedensizce gözlerim doldu. O neden, ne için acı çekiyordu ve ailesi neden ona inanmıyor'du? Bu yazılanlar soru listemi daha da kabartmıştı. Daha çok teori ve sorular uyandı içimde. Peki neydi bu yaşadıklarım?.

Aslında bazı taşlar şimdi oturmaya başlamıştı. Evet Malcolm bir yangından bahis etmişti o yangın sonucu Brahms öldüğünü ama görünen o ki bu sadece ailenin uydurduğu bir yalanmış. Hepsi Brahms'ı saklamak ve hapse girmemesi için uydurulan bir yalan.

Peki yangın olmadı ise Brahms ne için yüzünü  saklıyordu? Bilerek maske takmasının sebebi yüzünün yanmış olması mıydı? Evet tabi ya gözünün alt kısmında kızarıklıklar var, bu yüzden yüzünü saklıyor görmemi istemiyor. Peki ya neden? Sebeb? Ya yangın? yüzü yandıysa yangın nasıl gerçekleşmiş ve ne için yangın olmuştu?.

Yine ben ve yine beni bunaltıcak, uyumama izin vermeyecek sorular. Çok iyi biliyordum ki bunları sadece Brahms ile konuşa bilirim gerçekler sadece onda. Sorunda buradaydı zaten. Yapamıyorum. Ona olan nefretim ve öfkem buna engel oluyor. Böyle teoriler üreterekte sadece kendime yazık ediyordum. Hala elimde olan kağıdı büzüştürüb bir kenara attıktan sonra rahat bir uyku çekmek için kafamı yastığa koyup uyumaya çalıştım.

********

Sabahın ilk işıklarında uyanmıştım baya erkendi saat. Tekrardan uyumaya yeltensemde başarısız oluyordum. Belli ki uykum gelmeyecekti. Bir hışınla yatağımdan uyandım ve hiç ses çıkarmadan aşayağıya indim. Yüzümü yıkamayı unutmuştum ama bu benim için sorun değildi, çünkü mutfak vardı.

Kahvaltımı da ettikten sonra sütlü kahve ile birlikte kitap keyfi, günümü daha da güzelleştire bilirdi.

Sanki bütün derdim geçip gitmiş gibi kahvemi yudumlayarak kitabımı okumaya devam ettim. Daha sonra temiz bir hava daha da iyi gelecekti.

Arka bahçede öylece dolanıyordum buraya alışmıştım sanırım. Zaten bu ev ile bir problemim yoktu ama Brahms vardı, tek sıkıntı o. Belkide o olmasa bu evde tek başıma yaşıya bilirdim. Fazla mı abartıyordum acaba?

Hayır  duygularımın  beni ele geçirmesine İzin vermeyeceğim. O iyi biri değil. Yine ve yine her şey göz önüme getirdim. Yine aklıma burada nasıl kalacağım düşüncesi geldi. Bir kaç saat daha bahçede dolanıp eve geçtim.

Eve girip kapıyı kapatmam ile Brahms'ın bana sarılması bir olmuştu. Koca bedeni sıkıca sarmalıyordu beni. Şaşkındım o anın şokunu yaşıyarak bir şey diyemiyordum.

"G-gittin sandım. Beni terk ettiğini düşündüm", hala bana sarılarak söylüyordu bunları. Ardından sarılma faslını kesip bana bakarak devam etti cümlelerine

"Bak eğer istersen hiç bir kurala uyma, hepsini çiğne ya'da bana kötü davran. İstediğini yap ama beni bırakma. Lütfen beni böyle yapayanlız bırakma..."

"Tamam Brahms, sakin ol hiç bir yere gitmedim. Buradayım. Sadece biraz erken uyandım.  Arka bahçedeydim dolandım orada biraz... Ve şey lütfen bir daha bana sarılma"

"Peki... özür dilerim" diyerek mutfağa gitti.

Hala şaşkındım. Gerçekten de beni kayıb etmekten korkuyor muydu?

*******

Yemek yedi. Piyano çaldım ona. Şimdide kitap zamanıydı.

"Eee, ne düşünüyorsun bu kitap hakkında? Sence kadın mı haklı yoksa adam mı?", diye sordum kitabı bitirdikten sonra.

"Şey...bence her ikisinin haklı olduğu yerler var" , bu cevabı beni oldukça şaşırtmıştı. İtiraz ederek
-"Hayır saçmalık bu tabiki de adam haklı. Kız adamı yarı yolda bırakıp gitti bir veda bile etmeden. Bu bencillik resmen", neden bu kadar yükseldiğimi bilmiyorum fakat yinede tartışmaya devam etmek isteği uyandı içimde.

"Hayır bak her ikisinin de haklı olduğu yerler var diyorum. Kadın mecbur kaldı ve sırları vardı, eğer bunu yapmasaydı ikisine de zarar gelecekti" , Brahms her ne kadar sessiz tartışsada, ben onun kadar sakin olamıyordum.

"Ha yani ilişkilerine zarar geleceğini düşünebiliyor ama bir veda bile etmeden gidiyor. Peki hiç mi düşünmedi adam ne yapacak diye? Ona o kadar alışmışken yokluğuna nasıl dayanacak diye hiç mi düşünmedi? Yok bu tamamen saçmalık!..... Sen beni dinliyor musun?".

Son sözüm ile beraber kendine gelmişti sanki.

Tekrar bana bakarak "Efendim bir şey mi dedin?", dedi.

Benimle dalga geçiyor olmalıydı deminden beri ona destan anlatıyorum, o ise beni dinlemiyor. Öylece bana bakıyordu.

"Kitap diyorum, adamı yarı yolda bıraktı diyorum. Ve sen beni dinlemiyorsun?"

Bu dediklerimi bile takmamıştı hala bana bakmaya devam ederek:

"Biliyor musun kızınca daha da güzel oluyorsun", dedi.

*****************

Maskenin ardındaki masumiyet. Where stories live. Discover now