12.bölüm

406 35 2
                                    

Korkuyor muyum? Bilmiyorum. Ya'da hayır, ben ondan deliler gibi korkuyorum. Ne cevap versem ki?

"Gerilmene gerek yok, sadece gerçeği söyle"

"Şey.. Ben.. Evet korkuyorum"

"Peki", diyerek ayrıldı yanımdan. Neydi bu şimdi? Bu kadar mı? Off ne bekliyordum ki?

Havanın güneşli olduğuna bakmayarak, rüzgar serin esiyordu. Üşüdüğüm için içeri girdim. Aklıma bir çok şey geldi.

Söylesem bir şey yapar mı?

Brahms'ın yanına yöneldim. Derin bir nefes alarak "Brahms konuşmamız gereken konu var" dedim.

"Ben... Ben gitmek istiyorum! Burada daha fazla kalamam"

Sözümü bitirdim. Tepkisine bakmak için başımı kaldırdım. Deliye dönmüş gibi bakıyordu.

"NE?", diye bağırdı. Haliyle irkildim. Birden hızlı adımlar ile üzerime gelmeye başladı. Büyük ve iri ellerini boğazımda hissettim. Beni boğuyor'du.

"BİR DAHA TEKRARLA! SÖYLE HADİ!"

Nefes alamayacak raddeye gelmiştim. Gözlerim yavaş yavaş kararıyor'du. Ama hayır böyle ölemem ben... Ben...

-"Greta!"

İsmimi duyar duymaz kendime geldim. Brahms endişeli bir şekilde karşımda duruyor du.

"İyi misin? Deminden beri sesleniyorum, cevap vermiyorsun"

"Ben.. Şey dalmışım da"

"Konuşmamız gereken bir şey var dedin, dinliyorum"

"Ha..yok, önemli bir şey değil"

"Greta sen iyi olduğuna emin misin? Rengin bembeyaz olmuş. Hasta falan mısın yoksa?"

"E-evet iyiyim, sadece biraz dinlemeye ihtiyacım var"

Hızlı bir şekilde ayrıldım yanından. Yüzümü yıkamak ve kendime gelmek için banyoya yöneldim. Yüzümü buz gibi suyla yıkadım. Böyle bir şeyi nasıl hayal ettim? Söylesem tepkisini böyle mi olur du? O beni öldürür müydü?

Bunu öğrenmenin tek bir yolu, var o'da ona sormak. İyi bir zaman da sormam lazım ama nasıl?

Tüm cesaretimi toplayıp Brahms'ın yanına gittim. Derin bir nefes alıp kapısını çaldım.

"Brahms girebilir miyim?"

Cevap yoktu ama ayak sesleri kapıya doğru yaklaşıyor du. Çok geçmeden kapıyı açtı. Dimdik karşım da durarak:

"Tabi ki girebilirsin!", dedi.

Hafif ve bir o kadar da gergin gülümseme ile odaya geçtim. Yatağın köşesine oturdum. Brahms ise sanki benim emrimi bekliyormuş gibi ayaktaydı.

"Şey ne için gelmiştin. Bir şey mi oldu?"

"Ah hayır, sadece konuşmak için geldim.... Otursana"

Yanıma yaklaştığını hissedince ellerimi sıkarak gerildim, o'da bunu fark ederek yanıma değil de, yere otur du.

"Neden yere oturdun ki? Kalk hadi üşütürsün"

"Yanın da oturmamı deliler gibi istemediğini ikimiz de çok iyi biliyoruz, Greta. Seni germek istemiyorum"

Nasıl başlayacağımı bilmiyordum tekrar tekrar nefes aldım. Kendimi topladım ve başladım.

"Brahms ben az önce sana bir şey soracaktım ya, işte onu sormaya geldim ama nasıl soracağımı bilmiyorum"

"Ne istersen sora bilirsin"

"Eğer ben buradan gitmek istediğimi söylersem beni öldürür müsün? Ya da bir şeyi yanlış yaparsam?"

Sonunda söyledim. Üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim. Brahms bana uzun süre baktı. Cavabını çok merak ediyordum.

"Bir katil ile aynı evde yaşıyorsun, Greta. Böyle düşünmen gayet normal. Evet buradan gitmen...isteyeceğim en son şey bile olamaz, fakat gerçek şu ki, ben sana zarar vermem. Seni öldürmem. Senin iznin olmadan saçını teline bile dokunmam. Söylediğim hiç bir şeye inanmaya bilirsin ama bu gerçek. Biliyorum burada benim ile kalmamı istemem çok bencilce bir şey, farkındayım ama ben seni bırakamıyorum, bırakamam. Ama eğer bir gün sana isteyerek ve ya istemeyerek zarar verirsem, hiç düşünmeden burayı terk et! Anlaştık ?"

Maskenin ardındaki masumiyet. Where stories live. Discover now