17.BÖLÜM

6.3K 694 876
                                    




Bükülüyor Zaman - Cem Adrian

İmpossible - James Arthur

bu bölümde böyle 1k yorum görür müyüz? Beni çok motive edecektir, şimdiden teşekkür ederim<3

Keyifli bölümler!


*****

Kıvanç'la gözlerimiz birleşmişken bakışlarımı ondan ayıramadım.

Ona bakarken hissettiğimi tek bir kelimeyle açıklamak istesem, bataklık derdim.

Sanki gözleri bir bataklık ve ben durmadan daha da içine çekiliyormuşum gibi. Daha da dibe batıyormuşum gibi. Çöküyormuşum, nefes alamıyormuşum ama aynı zamanda yaşam buluyormuşum gibi.

Bir yerde okumuştum. Şöyle yazıyordu:

Derler ki; Bir çöküşün ne kadar göğe yükselttiğini tahmin bile edemezsin.

Biz daha ne kadar öylece birbirimizi izleyecektik bir fikrim yoktu. Ben gözlerimi ondan ayıramıyordum, buz mavisi gözlerine bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Peki, o neden gözlerime bakmayı bırakmıyordu? Şimdi başını çevirmeli ve içeriye girmemiz gerektiğini söylemeliydi. Yanlış anlamlar yükleyebileceğim şekilde bakmamalıydı bana.

Tekrar tıklatılan bir camla yerimden sıçradım. Bugün neden herkes cama tıklatma derdindeydi bilmiyordum ve bunu düşünme fırsatım olmadan "Kıvanç geldi!" diye mutlulukla bağıran bir ses duydum. İşte o sırada ikimizin bakışları birbirinden ayrıldı. Gözlerimi her ondan çekişimde kendimi böyle çıkmazda mı hissedecektim bilmiyordum ama korkuyordum bu durumdan. Kendimi ona koşulsuz bırakmam ve denizinde bu derece savrulmam felaketim olabilirdi.

Kıvanç'ın kapısı açılıp üzerine küçük bir beden atladığında sessizce karşımdaki manzarayı izledim. Kıvanç'ın yüzünde yer edinen sahici gülümsemede bakışlarım birkaç saniye takılı kaldı ama dikkatimi başka bir yöne toplamayı başarabildim. Kıvanç'ın kucağında küçük bir kız çocuğu oturuyordu. En fazla on yaşında gibi duruyordu. Saçları iki yanından tepeden sıkıca toplanmış ve örülmüştü. Saçını bağladığı tokalar kırmızıydı ve fiyonkluydu. Bu, küçük kızı olduğundan daha şirin göstertmişti.

"Seni çooookkk özlediimmm!" diye neşeyle cıvıldayan kıza hangi ara gülümsemeye başlamıştım bilmiyordum ancak dudaklarımda ufak bir tebessüm oluşmuştu.

"Belli," dedi Kıvanç gülerek ve küçük kızın yanaklarına öpücük kondurdu. "Arabadan inmemi beklemeden atladın üzerime. Yapıştın yine bana."

"Yapışırım tabii," dedi kız gülerek ve sonra birden ciddileşti. "Sana yapışmayayım da kime yapışayım Kıvanç? Baran'a mı?"

Kıvanç'ın yüzündeki tebessüm hemen düştü ve kaşları beklediğim gibi çatıldı. "Baran kim?" dedi tek kaşını havaya kaldırırken. Gülmemek için parmaklarımla dudağımın üzerini kapattım. Küçücük kızı kıskanmış olamazdı değil mi?

Küçük kız kıkırdadı ve benim gibi dudaklarının üzerini kapattı. "Bilmem kiii," dedi ve uzaklara daldı. "Bana bazenleri mektup veriyor."

"Mektup mu?" diyen Kıvanç'ın yüz ifadesine saatler boyu gülebilirdim.

"Evet, mektup." İç çekti. "Üzerine kolonya da sıkıyor." Bu sefer kendime engel olamayıp sesli bir şekilde güldüğümde Kıvanç bana ters ters bakmaya çalıştı ama onun da dudaklarını bir tebessüm ele geçirmeye çalışıyordu. Bunu gizleyemezdi.

ÇALMA DELİLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin