11.BÖLÜM

7.5K 748 701
                                    






**


Kıvanç artık karakolda oldukça sıkıldığımı fark edince beni eve götürmeye karar vermişti. Karakoldan çıktığımızda ben onun arkasında ilerliyordum.

Birden bir polisin ona seslenmesiyle olduğu yerde dururken, durmasını beklemediğim için alnımı sertçe sırtına çarpmıştım. Acıyan alnımı elimle tutarken kızgın bakışlarımı ona çevirdim fakat o görmüyordu tabi.

Kıvanç polisle konuşmasını bitirdikten sonra yeniden ilerlemeye başladığında "Ben arkandayken adımlarını böyle aniden durdurma," dedim. Yürürken başını yan çevirdi ve bakışlarını elimle tuttuğum alnıma çevirdi. "Zaten kaya gibisin. Aniden sana çarpınca canım acıyor."

Dudaklarını çarpık bir gülümseme aldığında içimden dilime lanetler okudum.

Zaten kaya gibisin de ne demekti?!

"Kaya gibiyim, haklısın," dediğinde bakışlarımı kaçırdım hemen ondan. Yine benimle dalga geçeceği bir şey vermiştim ona.

"Şimdi senin soyadın Kaya sonuçta..."

"Ha, o yüzden diyorsun yani," derken gülüşünü bastırmaya çalışıyordu ama bunu pek beceremiyordu. Bıkkınlıkla ofladım.

"Sen de her fırsatta dalga geç benimle tamam mı? Asla kaçırma fırsatını."

Önden yürümeye başladığımda arkadan kısık sesli gülüşünü duydum ama bunu bastırmıştı hemen.

"Yok ne dalga geçmesi," derken adımları çoktan bana yetişmişti bile. "Kıvanç Kayayım ben. Anlıyorum seni."

Dalga geçmeye devam ettiği için sinirle içime derin bir nefes çektim.

"Sen herkesle dalga geçer misin böyle?" Bakışlarımı inatla ona çevirmiyordum ancak onun bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Herkesle değil," dedi. "Aslına bakarsan kimseyle dalga geçmem."

"Ama benimle geçiyorsun!" derken adımlarımı durdurmuş ve sinirli bakan gözlerimi ona çevirmiştim. Benim gibi adımlarını durdurdu ve birkaç saniye gözlerime baktı. Benim gözlerim de maviydi ama onun gözünün rengi bir başkaydı sanki. Hep dediğim gibi, buz mavisi onun gözü için çok uygundu.

"Sen kimse değilsin," dedi birden hiç beklemediğim bir anda. Sinirli bakan gözlerimin şimdi şaşkınlıkla ona baktığından neredeyse emindim.

Sen kimse değilsin.

Bu aralar hissettiğim şeyler kesinlikle normal değildi. Saf değildim. Herhangi bir arkadaşıma karşı hissettiklerim böyle olmazdı. Zaten beni korkutan asıl şey de buydu. Eğer ona karşı daha farklı hislerim olursa, neler olmazdı ki?

O bir polisti, ben ise kleptomani hastasıydım. İstemsizce durmadan bir şeyler çalıyordum. Üstelik o bana karşı hissettiğim değişik duygulardan hissetmiyorsa, işim daha da yaş olmaz mıydı? Bu adamın evinde kalıyordum. Garip bir şekilde kendi evime gitmemi izin vermiyor, babamdan yardım almamızı katiyen reddediyordu. Her gün onu görecektim. Şu an ondan basit etkilenişim ileride daha büyük duygulara dönüşürse üzülecek olan kişi yine bendim ve ben bir de gönül acısıyla uğraşmak istemiyordum. Korkmaksa korkmak. Ondan olabildiğince kendimi çekmeliydim çünkü hislerim beni hem korkutuyor hem sinirlendiriyordu.

Bir komiserin beni sevmesini bekleyecek kadar kaçık değildim. Kesinlikle kendime gelmeliydim.

"Gelmeyi düşünüyor musun?" diyen Kıvanç'ı duyduğumda hafifçe yerimde irkildim. Yüzüme yüzüme çarpan duygular beni afallattığı için ona tekrar bakmadan hızlıca arabaya yürüdüm ve yolcu koltuğuna oturdum. O zaten sürücü koltuğunun kapısının önünde olduğu için benim gibi hemen arabaya binmiş ve çalıştırmıştı.

ÇALMA DELİLİĞİWhere stories live. Discover now