2.Bir BELA ve Bir HIRSIZ

215 11 10
                                    




Yine sonu yokmuş gibi geçen bir gece geçirmişti genç kız.Aynı çaresiz telaşla açtı o uğursuz telefonu,yine bir sessizliği dakikalarca dinledi..Nefret etsede bu aramalara bağımlı hale gelmişti.Zaten onu bu kadar bitiren iki takıntısı vardı biri bu telefonlar, diğeri ise kıyafetinin içinde durmasına rağmen parmaklarını üzerinden ayıramadığı kolyesiydi.

Gönül yarası olan adam, onu terk ettikten sonra başlayan sessizlik telefonu ve ona ait olduğu için taktığı, içinde "I'lost(Kayboldum)"yazan ince bir yüzüğün kolyesi onun hayatını çok etkiliyordu.

Gecenin bir yarısı çalan telefon hep aynı şeye sebep oluyordu; halsiz bir gülümseme,artık bu son olacak diye bir umut duyan genç kız ve yine terkedilen bir kalp.Ela, Hiç konuşulmayan telefondan sonra sabaha karşı ancak uyuyabiliyordu.4 yıl boyunca hep var olan bu aramalar bir ara kesilince genç kız resmen depresyona girmişti.Neyse ki o zamanlar bulduğu ve hala devam eden işi onu hayata geri döndürmüştü.

O zamanlar küçük hayatlara dokunabildiği için özgüveni artmış ve kendi hayatını düzeltmesini sağlamıştı.Aylar sonra o telefonlar tekrar başlayana kadar.Unutmaya çalışsada küllerinden binbir özlemle doğan sevdası tekrar kırık yüreğine düştü .Çok nadir de olsa bir kaç ses dışında sessiz telefonlar hep aynıydı.Bomboş bir konuşma sonrası ağlayarak uyumaya çalışması ve zar zor sabah olması..

Yine öyle bir gecenin sabahı, bugüne uyanmıştı..Kalkıp hazırlanırken bir ara odasındaki boy aynasındaki yansımasına denk düştü bakışları.Gözaltında varolan soluk mor renk iç çekmesine sebep oluyordu.Kim bilir bugün mutsuzluğunu gizlerken nasıl da yanacaktı? Tek isteği unutmaktı.İçini yakan bu sevdayı silmek ve yeni bir hayat kurmak.
Bunun için aklına gelen herşeyi yapmıştı.Sayamadığı kadar numarasını değiştirmiş, terkedildiği o sokağa adım atmamış,hergün baş harflerini kazıdığı salıncakta sallanmamış hatta onunla ortak tanıdığı olan tüm herkesten uzaklaşmıştı.Ama yine gün sonunda o salıncakta buluyordu kendisini.
Geçmişi olan adamın olduğu anlarda ve bu gereksiz telefonların başında..Annesi Emel hanım da kızının birisine bu kadar bağlandığını biliyordu, her ne kadar kızı ismini asla söylemesede..Son zamanlarda artan evlilik baskısı Ela'ya geleceği için yapması gereken şeyleri hatırlatıyordu.Artık bir karar vermeliydi.Hayatını değiştirecek kesin bir karar..

....

Birkaç yıl öncesi...

Genç kız merakına yenik düşüp baktığı sınıf kapısının önünde onu gördü.Bu kadar yakınındayken böyle mesafeli durduğu çocuğu izlemeden edemiyordu.Bugün nöbetçi öğrenci olduğu için derse girmemiş ve gözleriyle platonik kelimesini kendisine öğreten çocuğu izlemişti.
Ela'nın heyecandan elleri titrerken bile karşısındaki çocuğun ne kadar dikkat çekici olduğunu düşünüyordu.Hafif sarı saçları ve ela gözleri hayatın genç kıza gülme şekliydi.Sevdiği çocuk onun ismini gözlerinde taşıyordu.Lise son sınıf olan çocuk yaşına göre o kadar ilerideydi ki okulda onu tanımayan yoktu.
Aralarında iki yaş olması Ela'yı çok üzüyordu.Onunla aynı sırada oturmak varken uzaktan bakmak hiç hoş bir duygu değildi.Neyse ki okul dışında ailelerinin yakınlığı onları bir şekilde birleştiriyordu.Akşam üzeri kaldırımda oturan teyzeler,sokağı dolduran çocuklar ve ileride futbol oynayan gençler sayesinde İzmir akşamları olduğundan daha güzel geçiyordu.Ela bu saatleri hiç kaçırmıyordu,belki bir şekilde onunla alakalı dedikodu duyar diye.Neredeyse hergün futbol oynayan gençler arasında tek bir kişiye kitlenip kalıyordu.Genç çocuk oyununu o kadar ciddi bir ifadeyle oynuyordu ki Ela,bu oyunu saçma bulmak yerine sevmeye başlamıştı.Bu da yetmezmiş gibi sevdiği çocuk hergün gelip tam oturdukları yerin dibinde annesine sesleniyordu.Bazen anahtarı istemek için bazen ise daha uzak bir mahalleye gitmek için ama sonuç hep Ela'dan yardım alarak istediğini yaptırmasıyla bitiyordu.Genç kız ileride arkadaşlarıyla konuşan çocuğa bakarken yine aynı duayı mırıldandı

SALINCAK BELASI Where stories live. Discover now