Hide And Seek

132 15 4
                                    

4 Şubat 2010

Harry, koltukta kıvrıldığı yerde biraz daha büzüldü. Evde kimse yoktu. Amy, nereye gitmişti? Geleceğim demişti halbuki. Çok beklemişti gelmesini. O gün bildiği tek yere, pastaneye gitmişti. Arka sokakta kartonların arasında tüm gece beklemişti. Ama Amy de dahil hiçkimse gelmemişti. Sonra sabah korku adımlarına bile düşmüşken eve gelmişti. Chad'i görmekten, Amy'yi
bulamamaktan korkuyordu. Amy yoksa ya Chad kafasındaki minik huysuzları görürse ne olurdu?

Ama eve geldiğinde kapıyı açık bulmuştu. Ve beklediğinin aksine ne Chad ne Amy vardı. Odaları koştura koştura dolanmıştı. 'Saklambaç bitti! Amy! Oynamak istemiyorum, ne olur çık!' Diyerek tekrar tekrar baktığı yerlere bakmıştı.

Gideceği hiçbir yer olmayınca da günlerce dolapta bulduğu biraz süt ile evin içine tıkılmıştı. Amy, neden gelmiyordu? Yoksa Harry, saklambaçın nasıl oynandığını mı bilmiyordu? Başka bir yerde mi bekliyordu onu? Burnunu çekti. Üstündekinin artık yapış yapış olmuş koluna bir daha sildi burnunu. Nereye gitmesi gerekiyordu? Amy, gelmeden Chad gelirse ne olacaktı peki? Kesin başka bir yere gitmesi gerekiyordu. Kalkıp gazete kağıtlarıyla kaplı pencerenin önüne gitti, bir kısmı duran kirli cama erişmek için parmakları ucunda yükseldi. Amy'nin ona gitmesini söylediği yere baktı. Yolun ortası günlerdir her sabah her akşam kontrol ettiği gibi bomboştu. Oflayarak camın dibine çöktü. Ayaklarını kendine çekti. "Bilmiyorum ki..." dedi.

Nereye gitmesi gerektiğini, ne yapacağını, nerden yemek bulacağını, Amy'nin minik huysuzlar gitsin diye kafasına döktüğü pis kokulu şeyi bir daha nereden bulacağını, Chad gelirse ne yapacağını, ayağındaki topuğu açılmış çorabı nasıl dikeceğini... Hiçbir şey bilmiyordu.

Ayaklarını yerde ileri geri sürterken düşünüyordu. Belki de çıkıp aslında Amy'nin onu beklediği yeri bulmalıydı. Ama nasıl bulacaktı? Bir kere Amy, anayolun kenarındaki dükkandan ona pantolon alırken görmüştü; upuzun, kocaman, bir sürü tekerleği olan arabalar vardı. İçinde duran insanlar çok tuhaf gelmişti ona. Amy'ye soracaktı aslında ama dizlerinde yama olsa da yeni pantolonuna sevinirken unutmuştu sormayı. O arabaya binenlerin ellerini bir yere tuttuğunu görecek kadar izlemişti onları. Acaba o arabaya binse gidebilir miydi?

Saçları arasındaki eli ensesini kazımak istermiş gibi acıta acıta kaşıdı. Minik huysuzlardan da kurtulması gerekiyordu, hem Amy kesin saçlarını kesmek için gelirdi. Ayakları sürttüğü için sonunda ısınınca durdu. Gözlerini ovuşturarak ayağa kalktı. Karnından durmadan gelen gurultular susmuyordu. O da gurultuların sesi yüzünden uyuyamadığını düşünse de açlığından uyuyamıyordu. Mutfağa minik adımlarla gitti. Süt de bitmişti. Çekmeceleri karıştırmaya başladı. Kavanozun içinde bulduğu kahverengi parçacıkları çıkartıp kokladı. Kahve! içindeki ufacık beyazlıklar umrunda olmayarak bir bardağa su doldurdu. İçine döktüğü kahveyi lekeli kaşıkla karıştırdı. İçinde tanecikler erimiyordu, tamamen kaybolmadıkça Harry daha da hırsla karıştırıyordu.

Sonunda vazgeçip bardağı bir daha kokladı ve küçük bir yudum aldı. Çok acıydı. Zaten çalkalanan midesi daha çok bulanmıştı ama elinde başka hiçbir şey yoktu. Tek seferde kafasına dikti bardağı, artık su içmek de bir işe yaramıyordu belki kahve olursa daha iyi tutardı. Ağzındaki korkunç tada yüzünü buruşturdu. Sürekli yutkunarak salona geri döndü, kanepenin üstüne tekrar kıvrılacakken kapının sesini duydu.

Gözleri iri iri açıldı. Amy mi gelmişti sonunda? Koşar adım kapıya ilerleyecekken savsak adımlarıyla salona girdi Chad. Harry yutkundu, emekleyerek koltuğun arkasına geçse farkedilmeyeceğini düşündü. Dizlerinin üzerine çökecekken Chad ile göz göze geldi. İşte şimdi çok kötü olmuştu. Chad'in zar zor açık duran gözleri biraz daha aralandı, kaşları çatıldı. Yüzü yavaş yavaş biraz daha ürkünç oluyordu Harry'ye göre. "Sen de ölmedin mi lan?" Chad, Harry'ye ilk kez bağırmadan bir soru soruyordu ama Harry alışmadığı bu tondan daha çok ürkecek kadar korkuyordu ondan.

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now