Tears

293 53 20
                                    

Louis iki küçük kardeşinin elinden tutup mekandan içeriye girdi. Onları tribüne oturtması ve uslu uslu oturacaklarından emin olması gerekiyordu. Annesinin ve kız kardeşinin acil işleri çıktığı için iki afacan başına kalmıştı. O da çaresi olmayarak koreografi çalışmalarına yanında getirmişti.

Patenlerini giyebilmek için kabinlerin ve dinlenme salonunun olduğu yere doğru yürüdü.
"Doris, Ernest abinizi üzmek yok akıllı uslu oturup beni bekleyeceksiniz tamam mı?"
En fazla üç dört yaşlarında olan çocuklar kafalarını salladılar. Louis ikisinin heyecanla parlayan mavi gözlerine ve tatlılıklarına gülümsedi, kendine ait olan dolaptan patenlerini çıkartıp giyinmeye başladı.

"Hiç sorun çıkartmazsanız gün sonunda sizin kaymanıza da izin veririm." Derken bağcıklarını çekiştiriyordu. Kiralanabilir patenler arasında en küçüklerini bulup bağcıklarını sıkıca bağlıyor ya da boyu ayarlanabilir olanları giydiriyordu genelde onlara. Küçük çocuklar sevinçle ellerini çırpınca onlara kıkırdadı.
"Tamam." Dedi Ernest özellikle uzatarak. Abileriyle vakit geçirmek her zaman en eğlencelisiydi. En çok tavizi hep o veriyordu çünkü. Minik eller Louis'nin avuçlarına tutununca Louis dengesini korumaya uğraşırken sakin adımlarla ilerlediler.

Buz piste yaklaştıkça heyecanlanıyordu. Dün akşam Harry'ye verdiği şeker ona göre bir iletişimdi. Louis o ufacık konuşmayı büyük bir ilerleme olarak görüyordu. Harry ona gülümsemişti, şekeri almıştı bir kere! Louis o şekerlerden bu sabah gelmeden ceplerine doldurmuştu, tekrar verebilmeyi umuyordu. Tekrar konuşabilse, bir kez daha gülümsese ne güzel olurdu... Harry, son zamanlarda Louis'nin aslında çoğu şeyde kabaca dolanan gözlerine kusursuz bir tablo kadar asil, anlaşılamayacak kadar güzel geliyordu.

Sanat gibiydi. Güzel yeşil gözleri, karmaşık kıvırcıkları, esnek ve uyumlu, incecik bedeni, pembe dudakları... Onu neden bu kadar dikkatli incelediğini, neyinin böylesine ilgisini çektiğini bilmiyordu ama baktıkça bakası geliyordu. Harry bir sırrın ta kendisi gibiydi, Louis sırlardan nefret etse de bu sefer birinin merakından ölecekti sanki.

Buz pistin üzerinde ayak uçlarına eğilen kıvırcık saçlı genci görünce nefesleri hızlandı. Neden bir anda böyle davranmaya başlamıştı bilmiyordu. Onu merak ediyordu. Saklı şeyler vardı Louis'ye göre ve öğrenmek için merakından çatlıyordu. Ulaşılmaz gizli bir devlet projesi gibi, yıllarca saklanmış insanlığın haberi olmayan gizemler gibiydi sanki kıvırcık olan. Çocukların ellerini biraz daha sıktı farkında olmadan.

"Hadi gidin oturun bir yere. İşim bitince sizinle ilgileneceğim, beni akıllıca bekleyin." Dedi kardeşlerine. İki küçük çocuk abilerini ikiletmeden tribüne koşturdu. Louis onların gidişini izlerken gözlerinin odağına pis kahverengi montuyla yine aynı adam takıldı. Elindeki telefondan birilerine mesaj atıyor gibi duruyordu, sağ üst köşede her zamanki yerindeydi. Louis bu adamla konuşsa mı bir türlü karar veremiyordu. Harry ile bir ilgisi vardı belli ki, yeşil gözlerin sahibi o adam ne zaman burada olsa kendini kasarak en iyisine zorluyordu. Louis onunla konuşmaya karar verdi. Ne soracağını bilmiyordu ama hiçbir şeyi Harry kadar merak etmemişti.

Derince iç çekip buz pistin üzerine adımladı. Mavi ve yeşil kesiştiğinde Harry günlerdir olduğu şekilde gözlerini kaçırdı. Pekala, soğuk ve mesafeli Harry geri dönmüştü. Louis bunu takmadan "Günaydın Harry." Dedi. O ise sadece baş sallamakla yetindi, ağzını açıp neden tek kelime etmiyordu? Yeşillerin tedirgince tribüne kaydığını gördü ve o adamın Harry ile bir alakası olduğuna emin oldu. Harry'nin dudakları hafiften kızaran yüzünde rahatsızca büzüldü, ellerini önünde birbirine kavuşturup arkasını döndü huzursuzlukla. Kıvırcık saçlı genç Louis'yi umursamadan buz pisti hızla turlamaya başladı. Louis de biraz ısınması gerekse bile ilgisi ağır bastığından onun peşine düştü.

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now