Banyodan geri gelip üzerini giyindi. Harry'nin üstüne geçirdiği kot ceketi yakalarından kavrayarak kendine çekti. Dudaklarını birleştirdi, sabırsızca öptü. "Madem uyandık, dışarı çıkalım." Eğer Zayn halledebildiyse Harry'nin annesi şu an bu evde olmalıydı. Bir anda görmesinden önce onu rahatlatmak istiyordu, aklından olanlar çıksın istiyordu. Biraz vakit geçirmek istiyordu.

Harry, başını sallayınca elini tutup merdivenlere yöneldi. "Annemin yanına gidelim, resmen tanışmış olun. Sonra ne yapalım istersin? Elena'nın yanına uğrarız, olur mu?"

Alt kata inince masanın üzerinde duran arabanın anahtarını aldı. Zayn, geri dönmüştü ve evet, Harry'nin annesi bu evdeydi. Tek amacı Harry'yi evden çıkarmak olmuştu. Telefonu çıkartıp numarayı tuşladıktan sonra kulağına götürdü. Bir yandan da Harry'ye ayakkabılarını veriyor, kapıyı açıyordu. "Anne?"

Gözleri ayakkabısını eğilmiş giyen kıvırcığa dokundu. "Louis, sabahın bu saatinde bir sorun mu var? İyi misin?" Annesinin uykulu sesine gülüp ayakkabılarını giymeye başladı. "Kahvaltıya geliyorum. Kızları uyandırmana gerek yok, Harry'yi getireceğim. "Yeşil gözleri üzerinde hissedince ona döndü. Tedirginliği çok belli oluyordu. Dudaklarını oynatarak 'Sorun yok.' Dedi ona. Rahatlasın diye evden çıkarıyordu, daha da gerilecekse bir anlamı olmayacaktı.

Medea denen kadını bulmalılardı, Chad'i bulup bir daha ağzını burnunu kırmalıydı, Harry'yi kaçıran adamı konuşturmalılardı, davalar yaklaşıyordu, Harry'nin annesi ortaya çıkmış, üstelik şu an evdeydi, Zayn'e nikah tarihi al demişti, annesi sorun çıkartıyordu ve göstermemeye uğraşsa da senin için dik duruyorum imajı çizse de Harry'nin korktuğunu, aslında daha çok endişeli olduğunu biliyordu. Ah bir de yarışma, Harry'nin Chad'in zorlamasıyla katıldığını tahmin etmek zor değildi ama Harry'yi buzun üzerinde çok daha kendisiymiş gibi görüyordu. En azından rahat oluyordu.

"Pekala, çok ani oldu. Bekliyorum, gelin bakalım." Annesinin iç çekişine tebessüm etti. Hem telefona hem de onu izleyen kıvırcığa konuştu. "İnan bana güzel geçecek."

Arabada dakikalar geçerken Harry, biraz daha geriliyordu. Louis, açık bulduğu bir pastaneden çörek almıştı. Onu konuşturmaya çalıştığını da farkediyordu yine de tedirgindi. Kapının önünde el ele durduklarında yutkundu. "Louis, beni sevmeyecek." Louis'nin yüzü asıldı, kaşları çatıldı. "Neden sevmeyecekmiş? Niye saçmalıyorsun?"

Harry'nin ayaklarının ucuna baktığını gördü. Onu ilk gördüğünde de ayaklarının ucuna bakıyordu. Elini sıktı. "Kimse sevmez ki beni..." Louis, elinden tutup çekerek kendine yapıştırdı Harry'yi. Dolu dolu yeşiller gözlerine değdiğinde ürperdi, bu kadar mı geriliyordu? "İddiaya girelim. Annem seni sevecek. Ve eğer dediğim gibi olursa bir daha böyle bir şey söylemeyi bırak, düşünmeyeceksin bile." Parmağını Harry'nin şakağına koydu.

"O güzel aklına düşecek olursa, bir anda ben belireceğim." Harry, ağladı ağlayacak gibi dururken Louis'nin söylediklerinin hiç yardımı dokunmuyordu. Şimdi de onun sevgisine ağlamak istiyordu. Louis, eğilip dudakları arasında santimler bıraktı. Nefesini Harry'nin dudaklarına üfleyerek tamamladı sözlerini. "Ve seni öpeceğim." Kesik bir öpücük verdi.

"Ya sevmezse?" Dedi Harry, emin değildi. Niall ve Liam'dan sonra bir tek Louis sevmişti onu. Annesi olmayan yavru kuşlar uçamadan yuvadan düşerlerdi, öksüz kalan köpekler, kediler başka anneden yavruların arasına girmeye çalışır da dışlanırdı. Kendi annesinin sevmediğini, başkasının annesi sever miydi ki?

Louis, bir kez daha öptü. "O zaman da seni öperim." Harry, kaşlarını kaldırdı. "Her türlü öpüyorsun beni, nerede bu işin iddiası? Aynı şeye çıkacaksa, hep sen kazanıyorsun."

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now