߷Ellibir߷

37 10 0
                                    

Biraz güldükten sonra çıkdı. Cafer elini kafasının altına koyup gözlerini kapattı. Annesi birkaç defa daha bağırınca kalkıp ellerini yıkadı. Masaya oturdu.

"Aileyle yaşamak berbat birşey." dediğinde evdeyken asla yiyemeyeceği, annesinin arada kahvaltıya yapdığı nohuttan yiyordu. Babası çatalı tutan eline vurdu:

"Allah Allah, git kendi evinde ye o zaman!"

Eniştesi çayını yudumladı: "Seni anlıyorum kayınço, hiç takma ben Muzaffer amca ile konuşurum, anahtarı tekrar alırsın, eşyalarını toplar evine dönersin." o sırada içeri karısı giriyordu, eniştenin gözleri büyüdü: "Haa ama sorarlarsa 'bu iyiliği kim yapdı?' duymadın görmedin bilmiyorsun!" abla sandalyeyi çekip oturdu.

"Yok enişte merak etme."

Filiz tereyağlı ekmeğini bırakıp annesine bakdı: "Anneee babam-"

"Şşş şş şşşttt!"

"Ne oluyor Alper?"

"Annee babam dayıma akıl veriyor, eve dönmesi için. Hemde dedem ile konuşurmuş."

Alper avucunu yüzüne sürdü. O sırada diğerleri birbirleriyle konuşuyordu. "Ooff kızıım!" abla tam kızmak için bakışlarını sertleşdirmişdi ki, Cafer tek elini kaldırıp:

"Yok abla merak etme anneciğimin içi rahat etmeden, o izin vermeden dönmeyeceğim." dedi. Masada herkez kendi halinde konuşurken Cafer sessizce kahvaltısını yapmaya devam etti.

"Bu zeytin neden yeşil?"

Filiz dayısına gülerek baktı. "Allah öyle yarattığı için dayı bilmiyor musun?"

Birtanesini parmakları arasına hapsetti: "İyi de neden siyah olanı koymuyorsunuz? Ya da neden daha koyu yeşil değil?" dediğinde fırlattı zeytini.

"Oğluuum! Neyin var senin?" diye bağırarak Cafer'in sözünü kesti annesi.

Cafer silkelendi. Ne yapıyordu? Ne saçmalıyordu? Utançdan kızardığını hissetti. Hemen pantolunundaki tozları eliyle temizleyip sandalyeden kalkdı. "Bi-bilmiyorum, b-ben... Ben..." arkasını dönüp mutfaktan çıkdı. Arkadan bağırdı:

"BEN İYİYİM!"
"PİSİKOLOJİM BOZUK FALAN DEĞİL!"
"PİSİKOLOĞA İHTİYACIM DA YOK!"

* * *

Secdede biraz duâ etti. Doğruldu, diğer duâlarını da okudu. Selam verdi. Atiye geldi, kafasını kaldırıp duvardaki saate bakdı:

"Sevde! Öğlenin okunmasına beş dakika var, ne namazı kılıyorsun sen?"

Seccadesini katladı Sevde "Şükür namazı kıldım. Cafer'in sonunda beni boşamasının şerefine."

"Ne?" dediğinde güldü.

"Evet, doğru duydun."

Gözlerini kısıp garip garip baktı Atiye. Ne kazandığını sanıyordu bu kız? Şu anki halinin farkında değil miydi? Mesela Atiye'nin annesi onu istemiyordu evinde, fakat Sevde bilmiyordu. Atiye annesi ile kavga ediyordu. Şimdi muhtaç durumdaydı, çalışması gerekiyordu ve doğru düzgün iş bulamıyordu. Şimdi ne kazanmışdı? Cafer ona ne kaybettirmişdi? Soru buydu, bunlardı. Hem rızkını hem sevgisini paylaşıyordu Cafer. Ona kötü de davranmıyordu. Atiye anlamıyor, gerçekden anlamıyordu. Geçen gün Cafer'in evlenmek istediğini duymuşdu. Hatta kızı tanıyordu, adı Ayşim'di. Sohbete geliyordu. Atiye o kız ile konuşup vageçirmeyi bile düşünmüştü. Fakat Sevde'nin Cafer'i bukadar istemediğini anlayınca vageçdi. Evlensindi, bu Cafer'in de hakkıydı. Hemde kendisini seven biriyle. Zîra Sevde onu hak etmiyordı.

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Where stories live. Discover now