߷Ondokuz߷

31 15 5
                                    

"Ne olduğunu o kadar bağırıyor ki, ne dediğini duyamıyorum."

~Stefan diye biri

* * *

Ders üçbuçuk saat sürmüşdü. Bir kısmında kitap okumuş, bir kısmında dersi dinleyip gerekli kısımları not almışdı. Dersten çıkdığında çantasını omzuna attı. Arabasına doğru gidiyordu ki, Nalan onu durdurdu. Arkasında da Kuzey, Eren, Yıldız, Akşın vardı. Bunlar arkadaştı.

"Ecoş dur bir! Ne bu acele!" Ece durdu ve Nalan'a baktı ve söyleyeceği şeyi bekledi.

Omzundaki çantası pahalı, çok sayıda cebi bulunan, gümüş fermuarı ve en öndeki orta cebide şeffaftı. Aksesuar görevi gören toz pembe renginde bir ayıcık bulunuyordu o cepde. Şeffaf cep küçükdü, üstünde küçük bir cep daha bulunuyordu. Yanda iki cebi daha bulunuyordu. Birinde son model telefonu vardı, diğeri ise boşdu. Topuklu spor ayakkabısının tabanı dört santimidi, ortasında gri simli bir şerit bulunuyordu. Geri kalanı beyazdı. Boynunu saran süslü bir kolyesi vardı. Yüzü makyajdan geçilmiyordu, düz saçları tepeden at kuyruğu yapılmışdı. Saçlarının küçük bir kısmıno da pembeye boyatmışdı Nalan. Havalı olduğunu sanıyordu. Bu pahalı eşyalarla ne amaçlıyordu? "ben pahalıyım" deme çabası mıydı? Yahut parasıyla hava atma çabası... Hayatını insanlara gösteriş yaparak harcıyordu. Üzüldü Ece, çünkü bir zamanlar o da öyleydi. Üzüm üzüme baka baka kararıyordu, Ece bunlar ile zaman geçirdiği zamanlarda, elbette bunlara benzeyecekdi. Doğanın kanunu buydu. Ne okuyorsa, kiminle vakit geçiriyorsa, ne yapıyor, ne izliyorsa insan, hepsinin ortalamasıydı. Rasûlullah'ın ﷺ dediği gibiydi aslında: "Kim kime benzerse oda ondandır.

Nalan ağzındaki sakızı çiğnemeyi sürdürken şişirip patlattı. Sonra konuşdu: "...Doğum günümü hatırlamadığın için kırıldım yani Ece sana! Ama gene de kıymetimi bil ki bu yumuş yumuş kalpli arkadaşın seni affetti," elindeki kartı uzattı, "davetlisin beybisi!" deyip göz kırpdı. Gözünün üstüne de pembe far sürmüşdü.

Ece kartı aldı, kafasını kaşıdı. "Gelmezsen parçalarım he habeirn olsun!" dedi Nalan gülümseyerek.

Bunları hiç doğru bulmuyordu Ece. "Kim bir kime benzerse, o da ondandır" hadisini hatırlamamış mıydı biraz önce? Bu Hıristiyanların adetiydi. Rasulullah ﷺ doğum günü kutlamış mıydı mesela? Elbette hayırdı. Dinde yeri var mıydı? Elbette yoktu. Ayrıca müzik, o haram ortamlar, kadın erkek karışık danslar ve alkol hiçte uygun değildi Ece'nin inancına göre. Onlar buna "azıcık eğlenmeye de mi hakkımız yok?" diyerek basitleşdiriyor, belki bağzısı haram bile görmüyordu. Kendisi de tam bilmiyordu. Artık Allah rızasına uygun bir hayat yaşamaya çalışıyordu, öğreniyordu. O ortamı biliyordu Ece, gitmezdi.

Alya adında bir kız yaklaşdı. Kolarını birleşdirerek bakdı: "Bu geri kafalı salağı kendi halinde bırakın. Ona sırlarımı paylaşdım, okadar arkadaşlık ettim, baş davetlim olmasına rağmen gelmedi."

Kuzey adındaki bir genç konuşdu: "Varya Ece, sen tesettüre girdiğinden beri çok değişdin. Ne bizimle görüşüyorsun, ne davet ediyoruz geliyorsun."

"Aynen! Asosyal, çekilmez biri oldun!" diyen başka birisiydi.

"Yok be ne asosyalliği, egoist o egoist! Bir kendini müslüman sanıyor. Biz bilmiyormuyuz sanki neden gelmediğini!" diyen Yıldız'dı.

Ece umursamadı. "Hayır, doğru bulmuyorum. Tam olarak haram mı emin değilim ama..."

Yıldız kahkaha attı ve dalga geçdi, uygun olmayan bağzı sözler söyledi. "Al al bir sen cennetliksin zaten."

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Where stories live. Discover now