߷Otuzyedi߷

30 12 0
                                    

"Sen ona gitmesende gelir seni bulur, NASİP böyle birşey."

~Bu asrın gençleri
.....

✯✯✯

Dizleri titriyordu. Koltukta oturmuşdu. Beyaz elbisesi üzerindeydi, tüllüydü. Gerçekden hoş bir elbiseydi. Bileğinde lastik vardı, kolları yelpaze gibi açılıyordu. Lastikten itibaren kumaşın üzerinde iki kat tül vardı. Eteğinde de model vardı. Ayağında beyaz bir topuklu ayakkabı vardı. Üstü kapalıydı fakat hoş bir ayakkabıydı. İncecik ellerinde birtane yüzük takılıydı. Kafasında kırem rengi bir şal takılıydı. Yüzünde Atiye'nin zoruyla ve ikna etme çabasıyla sürülmüş hafif makyajı vardı. Kendisi bukadar süslenmek istememişdi, lakin Atiye elbiseyi giymesi için on dakika, makyajı yapması için beş dakika uğraşmışdı, dil döküp ısrar etmişti.

Heyecandan kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Yanakları kızardı, yüzü hafif terledi. Yeşil gözleri aralanan kapı ile buluşdu. Heyecanı ve kalp atış ritmi üç katına çıkdı.

* * *

Kapıya yaklaşana kadar içinde zerre heyecan yoktu. Lakin garip bir his duydu. Kendisini içeri çağıran Atiye'nin üzerinde çarşafı vardı. Başı eğik şekilde girdi. Başını hafif kaldırdı. Gözleri koyulaşdı, kalp ritmi arttı. Kapı kolunda olan eli titredi. Bir rüyanın içinde miydi? Yahut şizofren mi olmaya başlıyordu? Ya da... Ya da özlemden kafayı mı yiyordu? Emin olmak için birkez daha kafasını kaldırdı Cafer. Kızın yeşil gözlerine çarpdı tekrar gözleri. Elini kapı kolundan çekdi ve avucunu yüzüne sürdü, kapının önünden çekildi. Gözlerini iki kez kırpdı.

"Pa-pa-pardon!" dediğinde ellerini yüzünden çekdi. Hala, hala aynı görüntüyü görüyordu!

* * *

Bu çehre de nereden çıkmışdı? Yanlış mı görüyordu yoksa? Hayır, basbaya karşısında duruyordu! Derin derin, anlamlı bakan bu büyük ve kahve hareler neden hep kendisini buluyordu? Anlamıyor, anlayamıyordu. Dünyada kaç müslüman vardı? İstanbul'da yüz tane olduğunu varsaysak, bunlardan sadece biriydi. Fakat bu bir çift kahve göz, dönüp dolaşıp kendisini buluyordu! Ey hayat, ey onu sürekli karşısına çıkaran kader, sevmiyordu işde Mert'i! İstemiyordu artık, çıkmasındı karşısına! Neden anlaşımıyordu?

Birde Cafer mi denmişdi? Bu isim de nereden çıkmışdı? Onun adı Mert'ti! Ah, ah keşke o övgüleri duyduğunda Mert'ten bahsedildiğini anlasaydı! Cafer diye tanıtılmasının amacı neydi? Anlamıyordu, anlayamıyordu! Eğer Mert diye tanıtılmış olsaydı, hiç görüşmeye dahi gelmezdi. Direk reddederdi Atiye'nin bu teklifini. Birde süslenmişdi! Aptaldı, ne diye sülenmişdi ki? Şaka olsa gerekti, ya da kendisine oynanmış bir oyun. Belkide Mert'i Cafer diye tanıtmışlardı, çünkü görüşmeye gelmeyi kabul etmeyeceğini biliyorlardı. Olamaz mıydı? Eğer öyle ise, çok fena yapacakdı!

Cafer, elini yüzüne sürdü. Galiba o da şaşkındı. Ne galibası? Şok geçirebilirdi! Yoksa o da mı bilmiyordu? Sevde, Cafer'in yüzündeki şaşkın ifadeyi gördü. Donuk donuk bakıyordu. Atiye oturması için koltuğu gösterdi ve davet etti. Cafer oraya yaklaştı. Selam vermek üzere olan dudağı titredi. Sevde önce davrandı:

"Selamun Alyekum, v-ve r-rahme-e-etullah. Ben... B-ben Sevde." Sevde mi demişdi? Diye düşünen Cafer'di. Yanlış görmüyordu, benzetmemişti de, o Ece'ydi! Sevde, yeni ismi miydi yoksa?

ℝ𝕒𝕪𝕚𝕙𝕒  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin