•on dört

138 30 5
                                    

Seafret - Atlantis

- Bizi kurtaramam atlantisim, düşeriz. Biz bu şehri güçsüz bir zemine inşa ettik.

Şimdi bütün gün üstüme yağmur yağıyor, bütün gece kar.
Yalnızlığın tam ortasındayım artık, yalnızlık kadar.

Camın önünde sabahın erken saatlerinde yağan yağmuru izliyor ve sokağın aşağısına doğru akan birikintiyi takip ediyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Camın önünde sabahın erken saatlerinde yağan yağmuru izliyor ve sokağın aşağısına doğru akan birikintiyi takip ediyordum. Cam, nemden dolayı arada bir buharlaşıyordu, her seferinde uyuşukça elimin tersiyle siliyordum. Ürkek bir kapı tıklaması duydum, beni yerimden kaldırmak için yeterliydi çünkü her kapı sesinin ardında aynı silüeti hayal ediyor ve ayaklarım dolanarak gidiyordum koridora.

Kapıyı açtığımda görmedim o sisli gözleri. İçimde her defasında baş gösteren hayal kırıklığı onun gittiği günden halliceydi. Yine de yüzüme ufak, kırgın bir gülüş peydah oldu, bilgini başka türlü karşılamayı yakıştıramıyordum kendime. "Hyung," dedi sessizce. Yüzümü turladığında gördükleri ufak suratına hüzün katmıştı. "Günaydın, bugün nasılsın?" Kapıyı sonuna kadar açtığımda ayakkabılarını çıkarıp içeri girdi. "Günaydın küçüğüm." Sorusuna cevap vermedim, elindeki gazete çantasını alıp köşeye koydum, ıslak montunu ve beresini de kurusun diye askıya astım. Yine şemsiyesiz geziyordu.

"Taehyung ve Jeongguk uyuyor, gel içeri geçelim."

Başını sallayıp peşimden geldiğinde yan yana koltuğa oturduk. Cebinden beyaz bir poşet çıkarıp ortamıza koydu. "Bu sefer meyveli aldım." Poşeti gördüğümde gözlerim doldu, ağlamamak için çatlak dudaklarımı ısırdım. Eskiden Yoongi'yi görmek uğruna günümün çoğunu mutfakta geçirir ve bu sırada bilgine minik keklerden yapıp sabahları verirdim. Artık yapmıyordum, artık sabahlar ve geceler karmakarışıktı. Sıra ona geçmiş gibi her sabah gazete dağıtmaya başlamadan önce buraya gelip satın aldığı kekleri verirdi bana.

Sebebini biliyordu. Yoongi gittiği gün diğer sokakta karşılaştıklarını, nereye gittiğini söylemediğini, sadece sarılıp çantadan bir gazete alarak bozukluk verdiğini ve gittiğini söylemişti. Yanıma geldiğinde ise sorular sormuştu bana ancak ben de bir çocuk kadar bilgisizdim Yoongi hakkında. Bu el kadar çocuğu ilk kez o gün ağlarken gördüm, o da beni ilk kez ağlarken gördü.

Bilgin kabullendi, her sabah buraya gelip 'dönecek' derken gözlerindeki umudu yitirmedi, avunurum diye kekler almayı bırakmadı.

Ben, kabullenemedim.

"Teşekkür ederim."

Buz gibi olmuş ellerini tutup ısıtmaya çalıştım. Ardından başını göğsüme yaslayıp sıkıca sarıldım ona. "Hyung," dedi çekingen bir tonda. "Hatırlıyor musun, hani bir gece yıldız kaymıştı ve dilek dilemiştim. Söylersem gerçek olmaz diye söylememiştim size." Başımı sallayıp yanağımdan akan yaşı sildim. "Hatırlıyorum." Düğüm düğüm olan boğazım aylardır hiç çözülmüyordu. Sahi, aylar olmuştu Yoongi gideli ve dönmeyeli.

suskun: yoonminWhere stories live. Discover now