•on iki

142 32 6
                                    

Sleeping At Last - Lullaby

- Şimdilik uyuma vakti. Ay, sen ve rüyalarını gözlüyor.

Bu sabah senin için yapabileceklerimi anlattım çiçeklere, tomurcuklandılar.

Karşımdaki çocuğun gözleri ne zaman bana çevrilse bir türlü anlam veremediğim kedere bulanıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Karşımdaki çocuğun gözleri ne zaman bana çevrilse bir türlü anlam veremediğim kedere bulanıyordu. Sanki canımı çok yakmış gibi bakıyordu, sessiz özürleri vardı ama bir türlü anlamıyordum bunu. Onun da anlamadığına emindim. "Taehyung," dedim onu daldığı hüzünden uyandırmak için. Hafifçe sıçradı, yine aynı bakışı attığını anladığında mahçupça güldü. Böyle anlamsız bir şeyin alışkanlık hâline geldiğini fark ettim.

"Jimin," dedi az önceki hâlinden sıyrılmamışken. "Sanıyorum ki onun için üzülüyorsun." Gözlerimi kaçırdım. İki kardeşin içeride yaptığı konuşmaya saygı duyduğumdan salona geçmiştim. Taehyung da aynı şeyi yapıp karşıma oturmuştu. "Başta annesine karşı bir inadı olduğunu düşünmüştüm, inatçılığından gitmiyor sanıyordum." Derin bir nefes çekip gözlerini ahşap sehpaya dikti. Bense konu Yoongi olduğundan pür dikkat dinliyordum onu. "Ancak Jeongguk her defasında omuzları düşük çıktı bu evin kapısından. Başımı bu defa Yoongi'ye çevirdim. Onda gördüklerim içimi titretti, her şeye yabancılaşmış bir adam görüyordum, bu evin duvarlarında çınlayan çığlıklar duyuyordum. Hâlbuki, Yoongi tek kelime etmiyordu."

Ellerimi iç içe geçirdim. Yoongi'yi evimin balkonunda izlerken hissettiklerim düştü yâdıma. Başta ona acıyor muyum, bir yardım eli uzatmak istediğimden mi alamıyorum bakışlarımı üstünden diye çok düşünmüştüm. Onun kederine çare bulmaktan ziyade ayazdan çatlayan dudaklarında bir tebessüm görme arzum baş gösterdiğinde müthiş bir dehşete düştüm. Dehşetti. Adını bile bilmediğim bir adama, o adamın hüzün dolu gözlerine, yılların kırbaçladığı yüzüne, asılı duran dudaklarına, uyuşuk adımlarına, bitmek bilmeyen sigarasına, başından ayrılmadığı ve elini çekmediği karanfillerine, hiç bilmediğim bir adama aşık olmak başta sadece dehşetti.

Şimdi onun salonunda oturuyordum. Burnuma her odaya sinmiş karanfil kokusu ve mutfakta içtiği sigaranın dumanı geliyordu. Sandalyesinin yanında benim için bir sandalye vardı. Kendi balkonum şimdi çok uzaktı bana, dibine ondan çaldığım sigaraları ektiğim kasımpatılar çoktan kurumuştu ve emindim ki bana hiç kızgın değillerdi. Hani Yoongi'nin hiç elini çekmediği karanfiller varya, onları sulamak her sabahki rutinimdi. Tek başına yaşayan adamın evi artık iki kişilikti. Kardeşinin sevgilisi hüzünlü gözlerle onu anlatıyordu bana, her gece kederine boyun eğdiğim adam için diyordu ki; her şeye yabancılaşmış bir adam.

"Nasıl?" Dedim ve umursamadım fısıltı şeklinde çıkan sesimi. "Nasıl anladın, Yoongi'nin bu kadar ağır olduğunu?" Gözlerini bana çevirdi, Kim Taehyung'un gözlerindeki acıya da mı alışıyordum? "Suskunluğundan." Hâlbuki, Yoongi tek kelime etmiyordu.

suskun: yoonminWhere stories live. Discover now